Av.Ali Mert KARAKILÇIK
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Uzman görüşü” başlıklı 293.maddesinde; “(1) Taraflar, dava konusu olayla ilgili olarak, uzmanından bilimsel mütalaa alabilirler. Sadece bu nedenle ayrıca süre istenemez. (2) Hâkim, talep üzerine veya resen, kendisinden rapor alınan uzman kişinin davet edilerek dinlenilmesine karar verebilir. Uzman kişinin çağrıldığı duruşmada hâkim ve taraflar gerekli soruları sorabilir. (3) Uzman kişi çağrıldığı duruşmaya geçerli bir özrü olmadan gelmezse, hazırlamış olduğu rapor mahkemece değerlendirmeye tabi tutulmaz.” şeklinde düzenleme mevcuttur. Görüldüğü üzere madde metninde tarafların dava konusu olayla ilgili olarak uzmanından bilimsel mütalaa alabileceği düzenlenmiştir. Bilirkişiden farklı olarak, hukuki konularda da uzman görüşüne başvurulması mümkündür (Prof.Dr.Süha TANRIVER, Medeni Usul Hukuku, Cilt-1, 4.Baskı, Ankara 2021, s.1105). Mahkemece özellikle özel ve teknik bilgiyi gerektiren konularda, tarafların sunduğu uzman görüşünün dava konusuyla ilgili olması halinde mutlaka dikkate alınması ve değerlendirilmesi zorunludur. Örneğin dosyada mevcut bir bilirkişi raporuna, taraflardan biri, uzman görüşüne dayanmak suretiyle itiraz etmiş ve bu itirazlar mahkeme tarafından değerlendirmeye alınmamış ve itirazlar gerekçeli bir şekilde karşılanmamış ise uzman görüşüne dayanan tarafın HMK’nın 27., Anayasa’nın 36. ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6.maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsuru olan hukuki dinlenilme hakkının ihlal edildiği kabul edilir (Prof.Dr.Ejder Yılmaz, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerhi, Cilt-III, 3.Baskı, ANKARA, 2017, s.2876 ; E.Ticaret Mahkemesi Başkanı Harun BULUT, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerhi, Cilt-II, Ankara 2022, s.2061 ; Y.15.HD. 10.11.2016 T. 2015/5127-4635).
Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 26.12.2016 Tarihli, 2016/6289 Esas 2016/9804 Karar sayılı kararında da aynı husus vurgulanmıştır; “…6102 sayılı TTK’nın 490-493.maddeleri uyarınca da hisse devrinde herhangi bir sınırlandırma aranmayacağından yönetim kurulu kararının yasaya uygun olduğu belirtilmek suretiyle ciddi ve somut itirazlarda bulunularak bu hususta HUKUKİ MÜTALAA DA SUNULMUŞ OLMASINA RAĞMEN, davalının işbu itirazları ve sunulan hukuki mütalaa konusunda herhangi bir değerlendirmede bulunulmaksızın eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirmeye dayalı, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.” şeklinde hüküm tesis edilmiştir.
Yargıtay 15.Hukuk Dairesinin 10.11.2016 Tarihli 2015/5127 E. 2016/4635 K.sayılı kararında da aynı hususlar vurgulanmıştır; “…Bilindiği üzere 6100 sayılı HMK’nın 293. maddesinde düzenlenen uzman görüşü, tarafların uyuşmazlığın aydınlanabilmesi, anlaşılabilmesi ve iddia ve savunmaların ispatı içen kendisinin belirlediği özel ve teknik bilirkişiden bir konuda bilgi alması olarak düzenlenmiş olup, uygulamada özel bilirkişi adı da verilmektedir. Taraflar kendi menfaatlerini koruyabilmek ve alınan bilirkişi raporundan tatmin olmamaları halinde olayın tam olarak aydınlanmasını sağlamak ve doğru ve adil kararın verilmesi için uzman görüşü alıp mahkemeye ibraz edebilecektir. Mahkeme özellikle özel ve teknik bilgiyi gerektiren konularda, tarafın sunduğu uzman görüşünün dava konusuyla ilgili olması halinde mutlaka dikkate almak ve değerlendirmek zorundadır. Bu anlamda alınan bilirkişi raporuna, taraflardan biri, uzman görüşüne dayanmak suretiyle itiraz etmiş ve ve bu itirazlar mahkeme tarafından hiç değerlendirmeye alınmamış ve itirazlar gerekçeli bir şekilde karşılanmamış ise uzman görüşüne dayanan tarafın 6100 sayılı HMK’nın 27., Anayasa’nın 36. ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsuru olan hukuki dinlenme hakkını ihlal etmiş olabilecektir. Dosyaya ibraz edilen uzman görüşünde bilirkişi raporu ile tespit edilen görüşlerinin aksine tespit ve görüşler ileri sürülmüş olup, bilirkişi raporu ile uzman görüşü ciddi şekilde çelişkiler içermektedir. Alınan bilirkişi raporu ile uzman görüşü arasındaki çelişkinin giderilmesi amacıyla dosyanın yeni bir bilirkişi heyetine tevdii edilmesi yerine yetersiz ve esaslı itiraza uğrayan rapora dayanılarak uzman görüşü karada gerekçeli olarak değerlendirilip tartışılmadan karar verilmiş olması doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir….” (Aynı yönde Y.15.HD. 28.03.2017 T. 2016/1513 E. 2017/1381 K. ; Y.15.HD. 10.11.2016 T. 2015/5127 E. 2016/4635 K. ; Y.11.HD. 24.11.2016 T. 2016/7139 E. 2016/9125 K. ; Y.11.HD. 01.10.2015 T. 2015/2448 E. 2015/9719 K. ; Y.11.HD. 04.05.2016 T. 2015/10467 E. 2016/5052 K. ; Y.11.HD. 31.03.2016 T. 2015/7580 E. 2016/3513 K.).
SONUÇ OLARAK; mahkemelerce adil yargılanma ve hukuki dinlenilme hakkının gereği olarak, taraflarca dosyaya sunulan uzman görüşü değerlendirilmeli ve buna ilişkin kararlar gerekçelendirilmelidir. Nitekim Yargıtay birçok kararında uzman görüşü sunulmasına rağmen uzman görüşü konusunda herhangi bir değerlendirmede bulunulmaksızın karar verilmesini bozma nedeni saymaktadır.