Av.Ali Mert KARAKILÇIK
Bilindiği üzere 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun “İtirazın Hükümden Düşürülmesi” bölümünde “İtirazın İptali” başlığı altında 67/1.maddesinde; “Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.” düzenlemesine yer verilmiştir. Düzenlemede de açıkça ifade edildiği üzere itirazın iptali davaları için yasada belirtilen bir yıllık süre, borca itiraz dilekçesinin alacaklıya tebliğ tarihinden itibaren işlemeye başlamaktadır. Yetkili icra müdürlüğünce alacaklıya tebliğ edilmiş bu şekilde bir itiraz dilekçesi bulunmadığı sürece dava süresi olumsuz etkilenmeyecektir. Nitekim İİK’nın 67/1’nci madde ve fıkra hükmünde, açıkça dava açma süresinin ödeme emrine vaki itirazın alacaklıya tebliği tarihinden itibaren başlayacağı belirtilmiş, bunun dışında bir yol, harici öğrenme ya da benzeri bir durum öngörülmemiştir. Yargıtay uygulaması ve doktrinde de benzer görüş mevcuttur.
Bu hususta Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 27.11.2013 Tarihli bir kararında da benzer şekilde; “…İİK’nın 67. Maddesinin birinci fıkrası aynen; ‘’Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir’’ hükmünü içermektedir. Anılan bu düzenlemeden de açıkça anlaşılacağı üzere; alacaklı tarafından itirazın iptali davasının, borçlunun icra dosyasına yaptığı itirazın ‘tebliğ’ tarihinden itibaren bir yıl içinde açılması zorunludur. …Bu itibarla, itiraz dilekçesinin davacı alacaklıya tebliğ edilmediği hususunda tereddüt bulunmayan somut olayda, alacaklının yaptığı işlemlerin de itirazın kapsamının tamamen öğrenildiği anlamına gelmediğinden İİK’nın 67. maddesinin tebligatı şart koşan açık hükmüne aykırı bir şekilde itirazın alacaklı tarafından haricen öğrenilmiş sayılmasını varsaymak mümkün değildir. O halde; Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.’’ şeklinde hüküm tesis etmiştir.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 22.05.2006 Tarihli bir kararında aynı şekilde; “…İİK hükümleri gereğince, icra takibi sırasında borçlu tarafından, ödeme emrine yapılan itiraz ile icra takibi kendiliğinden durur. Alacaklının, icra takibine devam edebilmesi için, genel mahkemelerde itirazın iptali davası açması gerekecektir. Bu dava borçlunun itirazının, alacaklıya tebliğinden itibaren 1 yıl içinde açılması gerekir. Bu bir yıllık süre, hak düşürücü süre olup, mahkeme, kendiliğinden gözetilecektir. Ancak bu hak düşürücü sürenin başlaması için borçlunun itirazının alacaklıya tebliğ edilmesi gerekecektir.’’ şeklinde hüküm tesis etmiştir.
Yine Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 26.03.2014 Tarihli bir kararında itirazın iptali davasının ödeme emrine vaki itirazın alacaklıya tebliği tarihinden itibaren başlayacağı, harici öğrenme ile sürenin başlamayacağına dair hüküm tesis etmiştir. Karar metninde Yargıtay şu hususları vurgulamıştır; “…İİK’nın 67/1’nci madde ve fıkra hükmünde, takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliğ tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir. İİK’nın 67/1’nci madde ve fıkra hükmünde, açıkça dava açma süresinin ödeme emrine vaki itirazın alacaklıya tebliği tarihinden itibaren başlayacağı belirtilmiş, bunun dışında bir yol (harici öğrenme v.s) öngörülmemiştir. Dosyanın incelenmesinde davacı alacaklının 7.12.2011 tarihinde tebliğ aldığı açıkça anlaşılmakla, dava açmak için aranılan bir yıllık hak düşürücü sürenin, itirazın davacıya tebliği tarihi esas alınarak belirlenmesi gerektiğinden, açılan davanın süresinde olduğu dikkate alınarak, işin esasına girilip hasıl olacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, itirazın davacıya tebliğ edilmiş sayılarak yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.’’
Doktrinde de bazı yazarlar, alacaklının itirazın kendisine tebliğinden itibaren bir yıl içinde bu davayı açmış olması gerektiğini, yasa öngörülen sürenin hak düşürücü süre olduğunu, ancak hak düşürücü sürenin işlemeye başlaması için itirazın usulüne uygun şekilde tebliğ edilmesi gerektiğini, hak düşürücü sürenin tebliğ tarihinden itibaren başlayacağını, borçlunun itirazının alacaklıya tebliğ edilmemesi halinde bir yıllık dava açma süresi işlemeye başlamayacağını ifade etmektedir.
SONUÇ OLARAK; İİK’nın 67/1’nci madde ve fıkra hükmünde, açıkça dava açma süresinin ödeme emrine vaki itirazın alacaklıya tebliği tarihinden itibaren başlayacağı belirtilmiş, bunun dışında bir yol, harici öğrenme ya da benzeri bir durum öngörülmemiştir. Bu kapsamda itirazın iptali davaları için yasada belirtilen bir yıllık süre, borca itiraz dilekçesinin alacaklıya tebliğ tarihinden itibaren işlemeye başlamaktadır. Dolayısıyla yetkili icra müdürlüğünce alacaklıya tebliğ edilmiş bu şekilde bir itiraz dilekçesi bulunmadığı sürece dava süresi olumsuz etkilenmeyecektir.