Av.Ali Mert KARAKILÇIK
Bilindiği üzere 2004 sayılı İcra İflas Kanununun İflasın Hukuki Neticelerini düzenleyen yedinci bölümünde “Takibin durması ve düşmesi” başlığı altında 193.madde düzenlemesi mevcuttur. İlgili düzenleme şu şekildedir;
“İflasın açılması, borçlu aleyhinde haciz yoluyla yapılan takiplerle teminat gösterilmesine ilişkin takipleri durdurur.
İflas kararının kesinleşmesi ile bu takipler düşer.
İflasın tasfiyesi müddetince müflise karşı birinci fıkradaki takiplerden hiçbiri
yapılamaz.
Rehnin paraya çevrilmesi yoluyla yapılan takiplere iflastan sonra da takip alacaklıları tarafından iflas masasına karşı devam edilir ve satış bedeli 151 inci maddeye göre rehinli alacaklılara paylaştırılır. Artan kısım iflas masasına intikal eder. Şu kadar ki, takip alacaklısı, iflastan önce başlamış olduğu rehnin paraya çevrilmesi yolu ile takipten vazgeçerek, rehnin 185 inci maddeye göre satılmasını isteyebilir.”
İİK’nun 134/2. maddesinde ise; “İhalenin feshini, Borçlar Kanunu’nun 226. maddesinde yazılı sebepler de dahil olmak üzere yalnız satış isteyen alacaklı, borçlu, tapu sicilindeki ilgililer ve pey sürmek suretiyle ihaleye iştirak edenler, yurt içinde bir adres göstermek koşuluyla icra mahkemesinden şikayet yolu ile ihale tarihinden itibaren 7 gün içinde isteyebilirler” hükmüne yer verilmiştir. Madde içeriğinde ihalenin feshi talebinde bulunabilecekler sınırlı sayıda olup uygulamada şikayetçinin tek başına iflas masasına alacak kaydı yaptırması ya da iflasın kesinleşmesi öncesi ihale konusu taşınmaz üzerine haciz şerhi işletmesi kendisine İİK’nun 134. maddesinde belirtilen dava açma hakkı bulunan kişilerden olma hakkını kazandırmaz. Nitekim haczin düşmesi ile birlikte tapu sicilindeki ilgili sıfatı da sona ermektedir. Bu kapsamda iflas masasına alacak kaydı yaptırıldığı gerekçesiyle açılan ihalenin feshi davalarının da usulden reddi gerekir.
Yargıtay uygulaması ve doktrinde de aynı görüş hakimdir;
Yargıtay 12.Hukuk Dairesinin 09.09.2014 Tarih ve 2014/18135 E. 2014/20671 K.sayılı kararında;
“…Şikayetçinin icra mahkemesine başvurusu ihalenin feshi istemidir. İhalenin feshini talep edebilecek kişiler, İİK’nın 134/2.maddesinde sınırlı olarak sayılmış olup, somut olayda şikayetçinin icra dosyasında taraf sıfatı bulunmadığı gibi, pey sürmek suretiyle ihaleye katılan kişilerden de olmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece istemin aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken işin esasının incelenerek yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz ise de sonuçta istem reddedildiğinden sonucu doğru mahkeme kararının onanması gerekmiştir.” (Prof.Dr.Timuçin MUŞUL, syf.401, İhale ve İhalenin Feshi, 1.Baskı, Adalet Yayınevi, ANKARA, 2016)
Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 02.05.2016 Tarih ve 8586 E. 12864 K. sayılı Kararında; “…Somut olayda, şikayetçi T.A., müflis A.-Ş. Gıda Hed. Eşy. Tur. Teks. Kuy. Der. San. Ve Tic.Ltd.Şti.’nin kendisine borçlu olduğunu ileri süren, iflas masasına alacak kaydı yaptıran masa alacaklısıdır. …İİK’nın 193. maddesi uyarınca iflasın açılması ile borçlu aleyhinde haciz yolu ile yapılan takipler durur ve iflas kararının kesinleşmesi ile de, takipler ve dolayısıyla borçlunun malları üzerindeki hacizler düşer. …Şikayetçinin, iflas masasına alacak kaydı yaptırması, iflâs idaresince, ayrıca yetki verilmedikçe tek başına, kendisine İİK’nun 134. maddesinde belirtilen dava açma hakkı kazandırmaz. O halde mahkemece, şikayetçinin aktif husumet ehliyetinin bulunmaması nedeniyle istemin reddi gerekirken, işin esasının incelenerek yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir. İhale alıcısı ve iflas idare memurlarının temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK’nun 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA…”
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 04.11.2014 Tarih ve 28514 E. 26152 K. Sayılı Kararında;
“…Somut olayda ihalenin feshi talebinde bulunan şikayetçi, icra takibinde taraf olmadığı gibi ihale konusu taşınmazın tapu sicilinde ilgili sıfatı da bulunmamaktadır. Öte yandan şikayet konusu ihaleye de pey sürmek suretiyle katılmamıştır. Bu nedenlerle ihalenin feshi davası açmasına yasal imkan yoktur. O halde, mahkemece şikayetin aktif husumet yokluğundan reddi gerekirken işin esasının incelenmesi doğru değil ise de sonuçta istem reddedildiğinden karar sonucu itibari ile doğrudur. Bu durumda mahkemece, istemin aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, esasının incelenmesi isabetsiz ise de, sonuçta istem reddedildiğinden, ret kararı sonucu itibariyle doğrudur. O halde Dairemizce mahkeme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle onanması gerekirken, mahkeme gerekçesinin benimsenerek onanması doğru değil ise de onama ilamı sonucu itibarı ile doğru olduğundan şikayetçinin karar düzeltme isteminin reddine karar vermek gerekmiştir. Şikayetçinin karar düzeltme isteminin yukarıda açıklanan nedenlerle reddine, 04.11.2014 gününde oybirliği ile, karar verildi.”
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 23.03.2017 Tarih ve 2016/23777 E. 4393 K. Sayılı Kararında;
“…Şikayetçilerden H.K., ihaleye konu takip dosyasında borçlu olmayıp, tapudaki ilgililerden olmadığı gibi, ihalede pey sürenlerden de değildir. Bu durumda, adı geçen şikayetçinin, İİK’nın 134/2. maddesi uyarınca ihalenin feshini isteyebilecek kişilerden olmadığı anlaşıldığından, mahkemece, şikayetçi H.K. yönünden ihalenin feshi isteminin aktif husumet yokluğu nedeni ile reddine karar verilmesi gerekirken, işin esası incelenmek suretiyle istemin reddi doğru değil ise de, sonuçta istem reddedildiğinden bu husus bozma nedeni yapılmamıştır.”
Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin T. 2.10.2014 E. 2014/22346 K. 2014/23326 sayılı kararında;
“…Alacaklının temyiz itirazlarının incelenmesinde; İİK’nun 134/2. maddesinde; “İhalenin feshini, Borçlar Kanunu’nun 226. maddesinde yazılı sebepler de dahil olmak üzere yalnız satış isteyen alacaklı, borçlu, tapu sicilindeki ilgililer ve pey sürmek suretiyle ihaleye iştirak edenler, yurt içinde bir adres göstermek koşuluyla icra mahkemesinden şikayet yolu ile ihale tarihinden itibaren 7 gün içinde isteyebilirler” hükmüne yer verilmiştir. Somut olayda, şikayetçi N. B., müflis Ö… A.Ş.nin borçlu olduğu Adana 11. İcra Müdürlüğü’nün 2011/1842 E sayılı dosyasını 25/02/2013 tarihinde Adana 9. Noterliği’ne ait temlikname ile temlik alarak, ihalesi yapılan gayrimenkulün temlik aldığı dosyadan da hacizli olduğunu ileri süren, iflas masasına alacak kaydı yaptıran masa alacaklısıdır. İİK’nun 193. maddesi uyarınca iflasın açılması ile borçlu aleyhinde haciz yolu ile yapılan takipler durur ve iflas kararı ile beraber borçlunun malları üzerindeki hacizler düşer. Şikayetçinin tek başına iflas masasına alacak kaydı yaptırması kendisine İİK’nun 134. maddesinde belirtilen dava açma hakkı bulunan kişilerden olma hakkını kazandırmaz. O halde mahkemece, şikayetçinin aktif husumet ehliyetinin bulunmaması nedeniyle istemin reddi gerekirken, işin esası incelenerek yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.”
Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin E: 2014/1130, K: 2546 sayılı ve 17.02.2014 tarihli kararında; “…Dosyadaki bilgi ve belgelerden, takip borçlusu İ… Ambalaj San. Tic. Ltd. Şti. hakkında İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından 19.07.2007 tarih 2005/470 Esas ve 2007/439 sayılı Karar ile verilen ve 17.03.2008 tarihinde kesinleşmiş iflas kararı bulunduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece, adı geçen borçlu davalı YÖNÜNDEN İİK’NUN 193/2 MADDESİ UYARINCA TAKİBİN DÜŞTÜĞÜ VE HACİZLERİN KALKTIĞI DOLAYISIYLA DAVA KONUSUZ KALDIĞINDAN istihkak davası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekirken, davanın konusuz kaldığı hususu gözönüne alınmadan karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.”
Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 24.11.2009 Tarih E.4207 K.7969 sayılı kararında; “…Mahkemece toplanan delillere göre; “borçlu hakkında kesinleşmiş iflas kararı bulunduğundan İİK’nun 193/2. maddesi uyarınca takibin düşmesi ve hacizlerin de kalkmış olması nedeni ile konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığı” gerekçesi ile dava konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş; hüküm, davacı üçüncü kişi vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava, üçüncü kişinin İİK’nun 96. vd. maddeleri uyarınca açtığı “istihkak” davası niteliğindedir. Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı (üçüncü kişi) Mustafa Oğuztekin vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun bulunan hükmün ONANMASINA…”