TÜRK MEDENİ KANUNU m.405 KAPSAMINDA KISITLAMA KARARI VERİLEBİLMESİ İÇİN MAHKEMECE ALINACAK SAĞLIK RAPORUNUN HUKUKİ NİTELİĞİ

Av.Ali Mert Karakılçık

Bilindiği üzere 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun “Akıl Hastalığı veya Akıl Zayıflığı” başlıklı 405.maddesinde; “(1) Akıl hastalığı veya akıl zayıflığı sebebiyle işlerini göremeyen veya korunması ve bakımı için kendisine sürekli yardım gereken ya da başkalarının güvenliğini tehlikeye sokan her ergin kısıtlanır. (2) Görevlerini yaparlarken vesayet altına alınmayı gerekli kılan bir durumun varlığını öğrenen idari makamlar, noterler ve mahkemeler, bu durumu hemen yetkili vesayet makamına bildirmek zorundadırlar.” şeklinde düzenleme mevcuttur. Madde kapsamında akıl hastalığı sebebiyle kısıtlamaya ancak resmi sağlık kurulu raporu üzerine karar verilebilir (Yargıtay 2.Hukuk Dairesi Başkanı Ömer Uğur GENÇCAN, Vasilik Hukuku, Ankara, 2022 s.275). Söz konusu rapor, kısıtlı adayının neden kısıtlanması gerektiğine karar verilebilmesi açısından elverişli olması yanında usule ve mevzuata da uygun olarak hazırlanmalıdır. Bu durum gerçekleşmediği takdirde kısıtlılık kararı ve vasi atama kararı usul ve yasaya aykırı olacaktır. Bu kapsamda vesayet altına alınması söz konusu olan kişi hakkında mahkemeye sunulan resmi sağlık raporunda, kişinin hastalığının belirtileri, türü, hangi safhada olduğu ve tahmini ilerleyişi hakkında tıbbi bulgular yer almalıdır (Dr. Aslı AÇIKGÖZ, Dar Anlamda Vesayeti Gerektiren Haller ve Vesayet Altına Almanın İşlem Ehliyeti Bakımından Sonuçları, İstanbul 2017, s.114). Söz konusu rapor için akıl hastaları ile aklı zayıfların mutlaka bir asabiye, akliye uzmanına, psikoloğa, duruma göre nöroloji mütehassısına muayenesinin yaptırılması gerekir (Yargıtay Üyesi İsmail Özmen, Vesayet Hukuku Davaları, Ankara 2004, s.220). Zira sağlık raporu tek hekim tarafından düzenlense ve hatta düzenlenen rapor bir psikiyatri raporu olsa dahi, heyet raporu olmadığından bu raporun hükme esas alınması mümkün değildir (Yargıtay 2.Hukuk Dairesi Başkanı Ömer Uğur GENÇCAN, Vasilik Hukuku, s.277). Son olarak kısıtlama kararı verilmeden önce kişinin dinlenmesinin yanında, olayla ilgili delilerin (tanık beyanları, vb.) toplanması ve gerek bu beyanlar gerekse alınan raporlar arasındaki çelişkilerin giderilmesi de önemli bir yer tutar. Nitekim Yargıtay da birçok kararında bu konu üzerinde özellikle durmuştur (Y.2.HD. 29.04.2009 T. 2008/20082 E. 2009/8252 T. ; Y.2.HD. 24.09.2008 T. 8030 E. 12489 K.) (Dr.Aslı AÇIKGÖZ, Dar Anlamda Vesayeti Gerektiren Haller ve Vesayet Altına Almanın İşlem Ehliyeti Bakımından Sonuçları, s.117). Konuya ilişkin Yargıtay uygulamasından örnekler aşağıdaki şekildedir;

Yargıtay 1.Hukuk Dairesinin 19.12.2005 Tarihli 12468-13465 sayılı kararı; “…Yukarıda sözü edilen ilkelerin ve yasa maddelerinin ışığı altında olaya yaklaşıldığında bir kimsenin ehliyetini tespitinin şahıs ve mamelek hukuku bakımından doğurduğu sonuçlar itibariyle ne kadar büyük önem taşıdığı kendiliğinden ortaya çıkar. Bu durumda, tarafların gösterecekleri, tüm delillerin toplanılması tanıklardan bu yönde açıklayıcı, doyurucu somut bilgiler alınması, varsa ehliyetsiz olduğu iddia edilen kişiye ait doktor raporları, hasta müşahede kayıtları, film grafilerinin eksiksiz getirtilmesi zorunludur.’’

Yargıtay 2.Hukuk Dairesinin 10.09.2007 Tarihli 14775-11838 sayılı kararında; “…Kısıtlanması istenen …’ın tam teşekküllü bir hastaneye sevkiyle, kendisine vasi tayini gerekip gerekmediği hiçbir duraksamaya yol açmaksızın resmi sağlık kurulu raporu ile belirlenmede eksik inceleme ile karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.’’

Yargıtay 2.Hukuk Dairesinin 1.4.1947 Tarihli 208/1819 sayılı kararında; “…Bir kimsenin akıl hastalığı veya akıl zayıflığı sebebiyle kısıtlanmasına ancak resmi sağlık kurulu raporuna dayanılarak karar verilir( MK.m.409/II). O halde vesayet makamı, akıl hastası veya akıl zayıfı olan kişiyi resmi bir hastaneye sevk ederek sağlık kurulundan alınacak resmi bir rapor üzerine kısıtlama kararı verecektir; hatta gerekirse Adli Tıp Müessesesine de başvuracaktır.’’

Yargıtay 2.Hukuk Dairesinin 04.10.2007 Tarihli 11430-13233 sayılı kararında; “…Dosyada bulunan nöroloji uzmanı tarafından verilen 30.12.2005 tarihli raporda, kısıtlanması talep edilen …………’in yapılan muayenesinde ‘’demans’’ tanısı konulduğu, beyin MR tetkikinde mevcut demansın Alzheimer hastalığı ve vasküler demans olduğunun belirlendiği bildirilmiştir. Mahkemece Haydarpaşa Numune Hastanesinden alınan 7.4.2006 tarihli Sağlık Kurulu Raporunda ise Psikiyatrik muayenesinde, kişide zaman ve mekan oryantasyonun yetersiz olduğu, kısıtlanması için yeterli bir neden bulunmamakla birlikte ileri yaşına bağlı olarak gelişen hafif kognitif geriliğinin(beyin fonksiyonlarında azalma) mevcut olduğu bildirilmiş, bu raporda, kişiye bir müşavir tayininin uygun olduğu belirtilmiştir. Bu raporda mevcut olduğu belirlenen kognitif gerilik bulgusu, nöroloji uzmanı tarafından düzenlenen rapordaki bulguları teyit eder niteliktedir. Son rapor, hüküm kurmaya yeterli değildir. O halde mahkemece kısıtlanması talep edilen …’in Adli Tıp ilgili ihtisas kuruluna dava dosyası ile birlikte sevk edilerek, gerekirse gözlem altına alınması ve akıl hastalığı veya akıl zayıflığı sebebiyle kısıtlanmasının gerekip gerekmediğinin raporla tespiti ve sonucu uyarınca karar verilmesi gerekirken, yetersiz rapora dayanılarak hüküm kurulması doğru görülmemiştir.’’

Yargıtay 2.Hukuk Dairesinin 10.06.2004 Tarihli 6402-7656 sayılı kararında; “…Medeni Kanunun 409/2 maddesi; akıl hastalığı veya akıl zayıflığı sebebiyle kısıtlamaya ancak resmi sağlık kurulu raporu üzerine karar verilebileceğini, hakim karar vermeden önce, kurul raporunu gözönünde tutarak kısıtlanması istenilen kişiyi dinleyebileceğini hükme bağlamıştır. Tek hekim tarafından verilen rapor esas alınarak kısıtlanma kararı verilmiştir. Mahkemece bir sağlık kurulundan rapor alınıp, değerlendirilip sonucu uyarınca karar verilmesi gerekir. Açıklanan husus üzerinde durulmaması usul ve yasaya aykırıdır.’’

Yargıtay 2.Hukuk Dairesi, 15.01.2001 Tarihli 15160-471 sayılı kararı; “…Akıl hastalığı sebebiyle kısıtlamaya karar verilebilmesi için sağlık kurulunda bir psikiyatrist bulunmalıdır. ….’ın akıl hastası olduğu ileri sürülerek vesayet altına alınması istenilmiştir. Alınan 23.5.2000 tarihli rapor bulgulara dayalı bulunmamaktadır. Mahkemece yapılacak iş, tam teşekküllü bir hastaneden içinde psikiyatristte bulunan heyetten rapor almak ve hasıl olacak sonuca göre karar vermekten ibarettir. Yetersiz rapora dayanılarak isteğin reddedilmesi usul ve yasaya aykırıdır.”

Yargıtay 2.Hukuk Dairesinin 19.02.2007 Tarihli 1678-2238 sayılı kararı; “…Türk Medeni Kanununun 409/2.maddesi ‘’Akıl hastalığı veya akıl zayıflığı sebebiyle kısıtlanmaya ancak resmi sağlık kurulu raporu üzerine karar verilir. Hakim karar vermeden önce, kurul raporunu göz önünde tutarak kısıtlanması istenen kişiyi dinleyebilir.’’ hükmünü taşımaktadır. Kısıtlı adayı ile ilgili Bursa Adli Tıp Şube Müdürlüğünce hazırlanan raporun, tek hekim tarafından düzenlendiği anlaşılmaktadır. Türk medeni Kanununu 409/2 madde koşulları yerine getirilmeden yazılı olduğu şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.”

Yargıtay 2.Hukuk Dairesinin 15.03.2007 Tarihli 3065-4072 sayılı kararı; “…Mahkemece aldırılan … Devlet Hastanesinin 11.10.2006 tarihli sağlık kurulu raporunda ise, bipolar affektif bozukluk tanısı konulmuş, kısmi remisyonda olduğu belirtilerek bu haliyle vasi atanmasının gerekli olmadığı, fakat hasta ve yakınlarının korunması bakımından yasal danışman atanmasının uygun olacağı belirtilmiştir. Oğlu ise, duruşmada babasının akli dengesinin tam olarak yerinde olmadığını söylemiştir. Her iki rapor arasında, ve son raporla tanık beyanı arasında çelişki mevcuttur. Raporlar arasındaki çelişkinin Adli Tıp ilgili ihtisas dairesinden müşahadeye dayalı rapor istenmesi suretiyle giderilmesi, sonucuna uygun hüküm kurulması gerekirken eksik inceleme ile çelişkili raporlara dayanılarak hüküm tesisi doğru görülmemiştir.”