ANONİM ŞİRKET GENEL KURUL KARARLARININ DÜRÜSTLÜK KURALINA AYKIRILIĞI NEDENİYLE İPTALİ

Av.Ali Mert KARAKILÇIK

DÜRÜSTLÜK KURALINA AYKIRILIK

Dürüstlük kuralına aykırılık en yaygın iptal nedenidir[1]. Dürüstlük kuralı TMK m.2’de düzenlenmiştir. Bu kapsamda herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kuralına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.

Kanunun 445’inci maddesinde dürüstlük kuralına aykırılığın genel kurul kararının iptali sebebi sayılmasındaki amaç sermaye ve oy çokluğuna sahip ortakların haksız ve bencil kararlarıyla azınlık pay sahiplerini ezmesine engel olmaktır[2].

Dürüstlük kuralına TTK’nın 445’inci maddesinde genel kurul kararlarının iptali sebebi olarak açıkça yer verilmesi, kanun koyucunun iradesinin TMK’nın 2’nci maddesinin genel kurul kararları hakkında uygulanmasını sağlamak yönünde olduğunu ortaya koymaktadır[3]. Ancak madde metninde dürüstlük kuralı açıkça ifade edilmese dahi TTK’nın 1’inci maddesi TTK’nın TMK’nın ayrılmaz bir parçası olduğunu vurguladığından TMK’nın dürüstlük kuralına ilişkin hükümleri, genel kurul kararlarının iptali davalarında uygulama alanı bulacaktır[4].

Eski medeni kanunun 2/2’nci maddesinde “bir hakkın sırf gayri izrar eden suiistimali…” ifadesi yer aldığından doktrinde dürüstlük kuralına aykırılık sebebiyle yaptırım uygulanabilmesi, zarar görme ya da zarar tehlikesi şartına bağlanmış idi. Ancak yeni TMK’nın 2/2’nci maddesi “bir hakkın açıkça kötüye kullanılması” ifadesini kullandığından bu uygulama sona ermiştir[5]. Bir hak, dürüstlük kuralına aykırı kullanılırsa kötüye kullanılmış (suiistimal edilmiş) olur. Bu açıdan dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağı, bir madalyonun iki yüzü gibi birbirine bağlıdır[6]. Bir hakkın kötüye kullanıldığını kabul etmek için failin kusurlu olması ve özellikle zarar verme kastının bulunması zorunlu bir unsur değildir[7]. Hakkın kötüye kullanılmasına dair birçok olayda böyle bir kastın varlığı, bunun zorunlu bir unsur olduğunu göstermez. Dolayısıyla, genel kurul kararlarının dürüstlük kuralına aykırılık sebebiyle iptal edilebilmesi için azlığın zarar görmesi veya zarar görme tehlikesinin bulunması gibi şartlar aranmaz[8]. Ancak doktrinde azınlığın zarar görmediği ya da zarar görme ihtimalinin bulunmadığı durumlarda, dürüstlük kuralına aykırılıktan ya da hakkın kötüye kullanılmasından söz edilemeyeceğine dair görüş de mevcuttur[9].

Anonim şirketlerde çoğunluk, hak ve yetkilerini şirketin çıkarlarına uygun bir şekilde kullanmak yerine bu hak ve yetkilerin amacına aykırı olarak kullanırsa hukuk düzenince bu davranış korunmaz ve genel kurul kararları iptal edilebilir. Düzenleme kapsamında anonim ortaklığın amaç ve çıkarı haklı kılmadığı halde azınlık pay sahibinin zarara uğratılmasına neden olan çoğunluk kararları dürüstlük kuralına aykırı kararlardır ve iptali gerekir[10]. O halde çoğunluğun aldığı karar içerik itibariyle TTK’nın 445’inci maddesi kapsamında kanuna ve şirket ana sözleşmesine uygun olsa dahi dürüstlük kuralına aykırı ise iptal davasına konu olabilecek ve mahkemece TMK’nın 2’nci maddesi çerçevesinde denetime tabi tutulabilecektir[11]

Bir genel kurul kararı, kanun ve esas sözleşme hükümlerine uygun dahi olsa dürüstlük kuralına aykırı olduğu takdirde iptale tabidir[12]. Çoğunluğun, ortaklık menfaati gerektirmemesine rağmen yetkilerini kötüye kullanarak azınlığın ve münferit ortakların meşru menfaatlerini zedeleyen kararlar dürüstlük kuralına aykırıdır[13].

Yine ihtiyaç olduğu belgelendirilmediği halde kısa süre içinde birden çok kez sermaye artırım kararı alınarak azınlığın ya da küçük pay sahiplerinin şirket içerisindeki haklarının kısıtlanması ya da ellerinden alınması halinde de dürüstlük kuralına aykırı kararın var olduğu kabul edilir[14]. Dolayısıyla ortaklık tüzel kişiliği için yararlı ve uygun olmasına rağmen azınlığın menfaatini açıkça ihlal eden kararların da dürüstlük kuralıyla bağdaşmadığı kabul edilmektedir[15].

Örneğin şirketin sermaye yapısı gerektirmediği halde azlığın şirketteki sermaye ve pay oranlarını küçültmek amacıyla alınan sermaye artırım kararı[16], yaşı sağlığı veya yeteneği üyelik yapmasına engel bir kişinin yönetim kurulu üyeliğine seçilmesine ilişkin karar[17], şirketin iflas etmesinde kusuru bulunan yönetim kurulu üyesinin ibrasına ilişkin karar[18] dürüstlük kuralına aykırılık sebebiyle iptal edilebilir. Yine bütün iş ve işlemlerde birlikte imzası bulunan üyelerden birinin ibra edilip diğerinin ibra edilmemesi[19], sorunsuz bir bilanço ve yıllık raporla ilgili faaliyet dönemine ait işlemlerin hesabı verilmesine ve ortada somut nedenler bulunmamasına rağmen ibradan kaçınılması[20], şirketin çıkarı gerektirmediği halde azınlık pay sahiplerinin şirkete ulaşmasını ve denetim imkanlarını kısıtlamak amacıyla şirket merkezinin işletmenin bulunduğu yerden nakli[21] vb. dürüstlük kuralına aykırıdır.

Yine fesih kararı alınmasından çok kısa bir süre önce çoğunluk pay sahiplerince yeni bir şirket kurulması ve feshedilecek şirketin malvarlığı ile işletmesinin kurulan yeni şirkete devrine dair genel kurul kararı alınması, kurulan yeni şirketin eski şirketin devamı gibi reklam içerikli fiillerde bulunulması; azınlık pay sahipleri ile şirket olarak daha iyi şartlarda sözleşme yapma imkanı varken daha kötü şartlarda ürün kira sözleşmesi imzalanmasına dair genel kurul kararı; şirketin sahip olduğu bir iş fırsatından çoğunluk pay sahiplerinin aile üyelerinin ortağı olduğu başka bir şirket lehine vazgeçilmesine dair genel kurul kararı dürüstlük kuralına aykırıdır[22].

Ortaklığın sermaye yapısı gerektirmediği halde yeterli ekonomik gücü ya da nakit gücü bulunmayan pay sahiplerinin ortaklıktaki sermaye ve pay oranlarını düşürmek amacıyla alınan sermaye artırma kararı TTK’nın 456 vd maddeleri kapsamında dürüstlük kuralına aykırılık nedeniyle iptale tabi bir karardır[23].

Çoğunluk pay sahiplerince kendilerine ya da ortağı oldukları bir şirkete rayiç fiyatının çok altında mal satışı ve teslimi için yönetim kurulunun yetkilendirilmesine ilişkin karar dürüstlük kuralına aykırı nitelik taşır[24].

Çoğunluk pay sahiplerinin ortağı olduğu problemli bir şirketle çoğunluk pay sahiplerinin kişisel çıkarları ön planda tutularak verilen birleşme kararı da hakkın kötüye kullanılması nedeniyle iptaledilebilir kararlardandır[25]

Toplantı yeri ve zamanı çağrı ilan ve mektubunda yeterli şekilde gösterilmediği takdirde genel kurulda alınacak kararlar iptal edilebilirlik yaptırımına tabidir[26]. Toplantı ilan ve mektubunda toplantı yeri olarak sadece bir il, ilçe, köy ya da kasaba gösterilmişse, ilan ve mektupta toplantı yer ve zamanı hiç belirtilmemişse, toplantı yer ve zamanı belirtilmekle birlikte toplantı zamanı olarak uygun bir zaman seçilmeyip Pazar günü, dini bayram günü ya da gece vakti seçilmişse bu toplantıda alınacak kararlar iptal edilebilirlik yaptırımına tabidir[27]. Zira bu hususlar da dürüstlük kuralına aykırı eylemleri içermektedir. Yargıtay bir başka kararında ana sözleşme değişikliğine ilişkin bir gerekçenin genel kurul tutanağında yer almaması ve davacıların bu gerekçeyi bilip bilmemesi halinin, iyi niyet kurallarına aykırılık sayılmayacağını belirtmiştir[28].

Yine Yargıtay şirket yöneticilerinin şirketi zarara soktukları iddiasıyla açılan tazminat davasını ortadan kaldıran genel kurul kararının iyi niyetli sayılmayacağını ve iptali gerektiğini ifade etmiştir[29]. Yargıtay’ın genel kurulda sermaye artırımına ilişkin genel kurul kararı kesinleşmediği sürece hazirun cetvelinin sermaye artırımı öncesi oy sayısına göre hazırlanacağını, aksi halde yeni sermaye artırımına göre yapılan hazirun cetvelinin geçersiz olduğuna dair kararı da mevcuttur[30].

Mahkeme genel kurulun iptali istemiyle açılan davada sadece çoğunluğun dürüstlük kuralına uygun hareket edip etmeyeceğini inceleyecek, davaya konu kararların şirket menfaatine uygun olup olmadığını araştıramayacaktır[31]. Aksi halde şirket yönetiminin mahkemeye devri gibi bir sonuç ortaya çıkacaktır.

Aşağıda dürüstlük kuralına aykırılık teşkil eden başlıca haller incelenmiştir;

Eşitlik İlkesine Aykırılık; Eşitlik ilkesi hukukun genel ilkelerinden olup anonim ortaklık genel kurul kararlarının alım sürecinde de dikkat edilmesi gereken bir kuraldır. Nitekim ortaklık hukukunda aynı hukuki konumda bulunan pay sahipleri, aynı nimete sahip ve aynı külfete tabi olmalıdırlar[32]. TTK’nın “Eşit işlem ilkesi” başlıklı 357’nci maddesinde de tüm pay sahiplerinin eşit şartlarda eşit işleme tabi tutulması gerektiğini düzenlemiştir. Eşitlik ilkesi TMK.m.2’de düzenlenen dürüstlük kuralının anonim ortaklıklar hukukundaki yansımasıdır. Nitekim eşitlik ilkesine aykırılık, dürüstlük kuralına aykırılık oluşturur[33].

Örneğin aynı hukuki konumdaki paylara farklı kar payı ödenmesine dair genel kurul kararı, kar payı dağıtımına karar verilmesi halinde ödeme zamanı konusunda pay sahipleri arasında ayrımcılık yapan kararlar, haklı sebep bulunmadığı halde sonradan yapılan ana sözleşme değişikliğiyle bir kısım pay sahiplerine oy hakkı veya yönetime katılma konusunda imtiyaz taşıyan kararlar, sermaye artırım kararı sonrası yeni çıkarılan payların alınması hususunda gerekli olmadığı halde bazı pay sahiplerine kısıtlama getiren kararlar, iç kaynaklardan sermaye artırımında pay sahiplerinin yeni çıkarılacak paylardan payları oranında olmaları gereğine aykırı kararlar eşitlik ilkesine aykırılık nedeniyle iptale tabi kararlardır[34].

Yine sermaye artırım kararı ile doğrudan ilişkili olan rüçhan hakkının haklı (objektif) bir gerekçe olmaksızın pay sahipleri arasında eşit işlem ilkesine aykırı bir şekilde sınırlandırılması ya da kaldırılması halinde pay sahiplerince dürüstlük kuralına aykırılık gerekçesiyle alınan genel kurul kararının iptali talep edilebilir[35].

Yine birden fazla paya sahip ortağın oy sayısı esas sözleşmede yapılan değişiklikle sınırlandırılır ise bu kararın da dürüstlük kuralına aykırılığı nedeniyle iptali talep edilebilir[36].

Yine esas sözleşme değişikliği ile sermaye artırım kararı sonrası artırılan sermayenin bir kısmının daha önce şirketten alacaklı olan ortakların bu alacaklarına mahsup edilmesi kalan kısmın ise belirtilen vadelerde ortaklardan tahsil edilmesine dair karar bir kısım ortakların sermaye borcunu peşin ödemesi diğer kısmının ise belli vadede ödemesi sonucunu doğuracağından ortaklar arasında eşitsizliğe neden olur ve iptale tabidir[37]

Yargıtay bir kararında şirketin düzenli kar dağıtmasını sağlamak amacıyla sermaye artırımının yapıldığı savunmasında, ekonomi alanında uzman bilirkişilerden rapor alınarak sermaye artırım kararına karşı açılan davanın değerlendirilmesi gerektiğini, eksik ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanarak hüküm kurulamayacağını ifade etmiştir[38].

Yargıtay konuyla bağlantılı bir başka kararında da sermaye artırım kararının iptal kararının kesinleşmesi halinde şirketin artırılan sermayesinin hiç artırılmamış duruma geleceğini, sonradan yapılan genel kurullarda da eski sermaye miktarı ve oy oranının esas alınacağını vurgulamıştır[39].

Hakların Sakınılarak Kullanılması İlkesi; dürüstlük kuralı kapsamında ele alınması gereken konulardan biridir. Kaynağını dürüstlük kuralından alan bu ilke Anayasa’nın 13’üncü maddesinde yer alan ölçülülük ilkesinin özel hukuktaki yansımasıdır. Bu ilke özel hukukta esas olarak eşya hukuku alanına egemen olan bir ilkedir. Ancak şirketler hukukunda genel kurul kararlarının alınmasında da geçerli olan bir ilkedir. Bu kapsamda genel kurulda karar alınırken şirketin çıkarlarına uygun birden çok seçenek var ise bunlardan azınlık ve münferit pay sahiplerine zarar vermeyen ya da en az zarar veren karar alınmalıdır[40]. Aksi takdirde alınan karar dürüstlük kuralına aykırılık nedeniyle iptal edilebilir. Özetle amaç, yöntemi meşru kılmaz; amaca ulaşmada amaç ve araç birbiriyle uyum içinde olmalıdır[41].

Örneğin; iç kaynaklardan sermaye artırımı gerçekleştirilerek pay sahiplerine ödemesiz pay senedi verilmesi mümkün iken önce dış kaynaklardan sermaye artırımına gidilerek mali gücü zayıf olan ortakların şirketteki mevcut paylarını düşürme amacı güden kararlar, hakların sakınılarak kullanılması ilkesine aykırı olduğu için iptal edilebilir[42].

Yargıtay da genel kurul iptal davalarına ilişkin kararlarında hakların sakınılarak kullanılması ilkesine vurgu yaptığı görülmektedir[43]. Doktrinde ihtiyaç olmadığı halde esas sermayesinin artırıldığı durumlarda azınlık pay sahiplerinin ya da iktisaden zayıf pay sahiplerinin yeni paylardan mevcut payları oranında alımının engellenmesi ve bu suretle pay oranlarını düşürme kastı güden kararlar belirtilen ilkeye aykırı olduğundan iptale tabi olduğuna dair görüş mevcuttur[44].

Özetle bir hak amacına aykırı biçimde kullanıldığı takdirde kötüye kullanılmış olur ve hukuk düzenince bu korunmaz. Dolayısıyla anonim ortaklıklarda çoğunluk, oy hakkını şirkete meşru bir çıkar sağlamak için değil de azınlığı zarara uğratmak amacıyla kullanırsa hakkın kötüye kullanımı söz konusu olur[45].

Yargıtay konuya ilişkin bir kararında kooperatif aidatlarını yüzde üç oranında artıran genel kurul kararının dürüstlük kuralına aykırı olduğuna, yönetim kurulu üyelerine karşı şirketi zarara uğrattıkları savı ile açılan sorumluluk davasını ortadan kaldıran genel kurul kararının dürüstlük kuralına aykırı olduğuna, karın zorunlu ayrımlar yapıldıktan ve birinci temettü ayrıldıktan sonra kalan kısmının somut ve haklı bir gerekçeye dayanmadan olağanüstü yedek akçeye ayrılmasına ilişkin genel kurul kararının dürüstlük kuralına aykırı olduğuna dair kararları da mevcuttur[46]. Yargıtay başka bir kararında da mahkemenin iptal kararı verirken azınlıkta kalan tarafın haklarının ihlal edilip edilmediğinin araştırılması gerektiğini vurgulamıştır[47].

Özetle hakkın kullanılmasının sağlayacağı yarar ile başkasına vereceği zarar arasında aşırı bir oransızlık bulunmamalıdır. Örneğin alınacak genel kurul kararıyla şirketin elde edeceği yarar, azınlığın bu genel kurul kararıyla uğrayacağı zarara oranla önemsiz kalıyorsa hakkın kötüye kullanılması söz konusu olabilir[48]. Dürüstlük kuralına aykırılık ya da hakkın kötüye kullanılmasından söz edebilmek için azınlığı zarara uğratma kastı da aranmaz. Alınacak genel kurul kararının azınlığı zarara uğratmaya elverişli olması iptal için yeterlidir[49].

[1] POROY (TEKİNALP/ÇAMOĞLU), s.534.

[2] MOROĞLU, s.238.

[3] TÜRK, s.121.

[4] MOROĞLU, s.238. Aynı Yönde KIRCA (ŞEHİRALİ ÇELİK/MANAVGAT), s.91

[5] TÜRK, s.125.

[6] OĞUZMAN/BARLAS, s.183.

[7] OĞUZMAN/BARLAS, s.189.

[8] TÜRK, s.125.

[9] KIRCA (ŞEHİRALİ ÇELİK/MANAVGAT), s.102.

[10] MOROĞLU, s.239.

[11] KIRCA (ŞEHİRALİ ÇELİK/MANAVGAT), s.97.

[12] PULAŞLI, s.396; Aynı yönde AYHAN, s.368.

[13] AYHAN, s.368.

[14] AYHAN, s.368.

[15] PULAŞLI, s.396.

[16] Y.11.HD. 11.12.1995 T. E.1995/8154 K.1995/9165; “…davacılar vekili; müvekkillerinin paydaşı bulunduğu davalı şirketin 30.12.1994 tarihinde toplanan genel kurulunda, şirketin her türlü demirbaş donanımının ve sermaye yapısının yeterli olduğu yeni bir yatırım yapılması gerekmekdiği halde, 5. gündem maddesi görüşülerek yeniden değerleme fonu dahi dahil edilmeksizin, esas sermayenin 300.000.000 liradan ( 3.000.000.000 ) liraya çıkartıldığını,bu kararın çoğunluğun çıkarlarını gözetmek ve azınlığın payını küçültmek amacı gütmek suretiyle objektif iyiniyet kurullarına aykırı düştüğünü ileri sürdüğüne göre, mahkemece bu iddialar üzerinde durularak, şirket demirbaşları, bilançoları ve diğer kayıtları uzman bilirkişiye incelettirilip oluşacak sonuca göre, esas sermayenin arttırılmasına ilişkin genel kurul kararının objektif iyiniyet kurallarına uygun olup olmadığının saptanması ve bu konuda bir karar verilmesi gerekirken, değinilen yönlerin araştırılmaması doğru görülmemiş, hükmün bu bakımdan bozulması gerekmiştir.” (Kazancı İçtihat Programı).

[17] KIRCA (ŞEHİRALİ ÇELİK/MANAVGAT), s.104; Aynı yönde Y.11.HD. T. 2.4.2013 E. 2011/4945 K. 2013/6594 ; (Kazancı İçtihat Programı).

[18] KIRCA (ŞEHİRALİ ÇELİK/MANAVGAT), s.104; Aynı yönde Y.11.HD. 8.1.1975 T. E.1974/3523 K.1975/31.

[19] Y.11.HD. 30.6.2014 T. 2014/4856 E. 2014/12376 K. ; Aynı yönde KIRCA (ŞEHİRALİ ÇELİK/MANAVGAT), s.104.

[20] Y.11.HD. 9.5.2016 T. 2015/10277 E. 2016/5229 K. ; Aynı yönde KIRCA (ŞEHİRALİ ÇELİK/MANAVGAT), s.104.

[21] Y.11.HD. 24.11.1987 T. 1987/5873 E. 1987/6577 K. ; Aynı yönde KIRCA (ŞEHİRALİ ÇELİK/MANAVGAT), s.104.

[22] KIRCA (ŞEHİRALİ ÇELİK/MANAVGAT), s.105-106.

[23] MOROĞLU, s239.

[24] MOROĞLU, s.239.

[25] MOROĞLU, s.239.

[26] MOROĞLU, s.103.

[27] MOROĞLU, s.105.

[28] Y.11.HD. 2.11.2010 T., E.840, K.11153 (ERİŞ, s.2668).

[29] Y.11.HD. 12.7.2010 T., E.2249, K.8221 (ERİŞ, s.2674).

[30] Y.11.HD.26.10.2007 T., E.5864, K.13451 (ERİŞ, s.2684).

[31] TÜRK, s.125.

[32] MOROĞLU, s.240.

[33] MOROĞLU, s.240.

[34] MOROĞLU, s.241.

[35] KIRCA (ŞEHİRALİ ÇELİK/MANAVGAT), s.100.

[36] KIRCA (ŞEHİRALİ ÇELİK/MANAVGAT), s.100.

[37] KIRCA (ŞEHİRALİ ÇELİK/MANAVGAT), s.101.

[38] Y.11.HD. 12.12.2011 T., E.6672, K.16821 (ERİŞ, s.2664).

[39] Y.11.HD. 15.1.2009 T., E.13552, K.177 (ERİŞ, s.2677).

[40] MOROĞLU, s.242.

[41] KIRCA (ŞEHİRALİ ÇELİK/MANAVGAT), s.103.

[42] TÜRK, s.127.

[43] Y.11.HD. T. 21.12.2006 E. 2005/10060 K. 2006/13738; “…O halde, mahkemece, kar payının güçlü bir nispi müktesep hak olduğu ve TTK’nun 469/2’nci maddesinin TTK’nun 385’inci maddeye bertaraf eden bir hüküm olmayıp, gerektiğinde uygulanması mümkün istisnai bir nitelik taşıdığı, pay sahibinin yeterli oranda kar payı üzerinde müktesep hakkı bulunduğu ve TTK’nun 469/2’nci maddesinin uygulanması gerektiğinde gerçekten şirketin inkişafı ve sürekli kar dağıtabilir durumda tutulması için kar payı dağıtılmamasının uygun ve faydalı olup olmadığının ispat yükünün davalı şirkete yüklenerek, çeşitli ihtimalleri karşılaştırmalı olarak kapsayan içerikte bilirkişi raporu alınıp, hakların sakınılarak kullanılması ilkesi çerçevesinde genel kurul kararının iyiniyetli olup olmadığının saptanması gerekir iken, yazılı gerekçeyle eksik inceleme sonucu hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın bu nedenle davacılar yararına bozulması gerekmiştir.”

[44] MOROĞLU, s.243.

[45] KIRCA (ŞEHİRALİ ÇELİK/MANAVGAT), s.101.

[46] POROY (TEKİNALP/ÇAMOĞLU), s.535.

[47] .Y.11.HD. 10.10.1978, E. 1978/3625, K.1978/4305 (Kazancı İçtihat Bankası)

[48] KIRCA (ŞEHİRALİ ÇELİK/MANAVGAT), s.103.

[49] KIRCA (ŞEHİRALİ ÇELİK/MANAVGAT), s.104.