İNŞAAT SÖZLEŞMELERİNİN SONA ERME NEDENLERİ

Av.Ali Mert KARAKILÇIK

YAPILAN İNŞAATIN AYIPLARI NEDENİYLE SÖZLEŞMENİN FESHİ

TBK’nın eser sözleşmelerinin ayıbına ilişkin iş sahibinin seçimlik haklarını düzenlediği 475’inci maddesinde bu seçimlik hakların; Eser işsahibinin kullanamayacağı veya hakkaniyet gereği kabule zorlanamayacağı ölçüde ayıplı ya da sözleşme hükümlerine aynı ölçüde aykırı olursa sözleşmeden dönme,  eseri alıkoyup ayıp oranında bedelden indirim isteme, ve aşırı bir masrafı gerektirmediği takdirde, bütün masrafları yükleniciye ait olmak üzere, eserin ücretsiz onarılmasını isteme haklarından ibaret olduğunu düzenlemiştir.

Eseri kabulden kaçınma hakkı, satım sözleşmelerinde uygulama bulan ayıba karşı tekeffül hakkının eser sözleşmelerindeki karşılığıdır. Bu hak, iş sahibinin tek taraflı kullanılmakla sözleşmeyi geriye etkili olarak ortadan kaldıran yenilik doğuran bir hak niteliği taşımakta olup tam anlamıyla sözleşmeden dönme niteliği taşır[1]. Dönme hakkının mutlaka dava yoluyla da kullanılması gerekmez. Hakkın kullanılmasının hukuka uygun olup olmadığı noktasında taraflar arasındaki uyuşmazlığa ilişkin hakimin vereceği karar açıklayıcı nitelik taşır[2]. Ayıplı eseri, iş sahibinin kabule zorlanıp zorlanamayacağı hususunda somut olayın koşulları göz önünde bulundurulmalı, tarafların karşılıklı menfaatleri hakkaniyete göre tartışılmalıdır. Yargıtay da aynı görüştedir[3]

Yapılan inşaatın ayıplı olması ve inşaatın bu haliyle kabulü mümkün olmaması halinde iş sahibi sözleşmeyi feshedebilir[4].

MÜTEAHİDİN ŞAHSINDAN DOĞAN İMKANSIZLIK ÜZERİNE SÖZLEŞMENİN SONA ERMESİ

TBK’nın “Yüklenicinin ölümü veya yeteneğini kaybetmesi” başlıklı 486’ncı maddesinde, yüklenicinin kişisel özellikleri göz önünde tutularak yapılmış olan eser sözleşmelerinde, yüklenicinin ölümü veya herhangi bir kusuru olmaksızın eseri tamamlama yeteneğini kaybetmesi halinde sözleşmenin kendiliğinden sona ereceği hükme bağlanmıştır. Bu olasılıkta iş sahibi, eserin tamamlanan kısmından yararlanabilecek ise eseri kabul etmek ve karşılığını yükleniciye vermekle yükümlüdür. Bu hükmün eser sözleşmelerine uygulanabilmesi için iş sahibinin, sözleşmenin kurulduğu sırada müteahhidin kişisel niteliklerine önem verdiğini açıkça belirtmesine gerek bulunmamaktadır. Önemli olan kararlaştırılan işin, yüklenici tarafından yapılması veya yönetilmesinin sözleşmeden anlaşılabilir olmasıdır. Ve hatta somut olayın gereklerinden de bu husus anlaşılabiliyorsa madde hükmü uygulanabilirlik kazanacaktır [5]. İşbu düzenlemenin eser sözleşmesi niteliği taşıyan inşaat sözleşmelerine de uygulanacağı kuşkusuzdur. Bu kapsamda TBK’nın 486’ncı maddesinin uygulanabilmesi için yasa metninden de anlaşıldığı üzere kümülatif şartların varlığı gerekmektedir. Bunlar; yüklenici yönünden sonraki imkansızlığın ortaya çıkması, sözleşmenin yüklenicinin kişisel nitelikleri göz önünde bulundurularak yapılmış olması, yüklenicinin ölmüş veya eseri tamamlama yeteneğini kaybetmiş olması ve yüklenicinin kusursuz olması şeklindedir[6]. Madde metninin uygulanabilmesi için işin bir kısmının tamamlanmış olması ya da işe hiç başlanmamış olmasının bir önemi yoktur[7]. Bu hükmü iki bölümde incelemek gerekir;

  • Müteahhidin Ölümü;

Müteahhidin ölümü kural olarak eser sözleşmesini sona erdirmez[8]. Nitekim müteahhidin ölümü üzerine sözleşmeden doğan ifa yükümlülüğüne dair borçları mirasçılarına intikal eder. Ancak sözleşme, yüklenicinin kişisel özellikleri göz önüne alınarak yapılmışsa mirasçılarının sözleşmeye devam etmesi düşünülemez. Bu durumda iş sahibi de mirasçıların gerçekleştireceği eseri kabule zorlanamaz. Yasada belirtilen şartlar somut olayda gerçekleşmişse ölen yüklenici tarafından yapılan iş bedeli, iş sahibi tarafından mirasçılarına ödenmek zorundadır[9]. Müteahhidin kişisel özelliklerinin göz önünde bulundurulduğu eser sözleşmelerine ünlü bir mimarın yeteneğine dayalı yapımı kararlaştırılan bina inşaatını gösterebiliriz.

Yüklenicinin kişisel özelliklerinin sözleşmenin ifası için önem arz etmediği durumlarda madde hükmünün uygulanması düşünülemez[10]. Örneğin müteahhidin kişisel özelliklerinin önem arz etmediği inşaat yapım işlerinde, müteahhidin ölümü sözleşmeyi kendiliğinden sona erdirmez[11]. Nitekim ifası taahhüt edilen iş, ölen müteahitin çalışanları ve mirasçıları tarafından tamamlanabilir[12]. Bu hususta Yargıtay’ın da aynı yönde kararı mevcuttur[13]. Gerçek kişi müteahhidin gaipliğine karar verilmesi halinde de ifa imkansızlığı gerçekleşmiş olur[14].

  • Müteahhidin Eseri Tamamlama Yeteneğini Kaybetmesi;

Yapımı kararlaştırılan eserin özelliğine göre müteahhidin kişisel becerisi önem arz ediyor ise, müteahhidin işi tamamlama yeteneğini kaybetmesi ile sözleşme son bulur. Ancak bu durumunun müteahhidin kendi kusurundan kaynaklanmaması gerekir. Aksi takdirde müteahhit TBK’nın 486’ncı maddesi hükmünden yararlanamaz ve işin tamamlanamamasından ötürü iş sahibinin zararını karşılamak zorunda kalır[15]. Müteahhidin mesleki yeterliliğini kaybetmesi haline, akıl hastalığı nedeniyle haciz altına alınmasını gösterebiliriz[16]. Yine yüklenicinin uğramış olduğu sakatlık sonucunda çalışma gücünü tamamen veya kısmen kaybetmesi, bir heykeltraş veya ressamın ellerinin kesilmesi ya da felç olması, konser verecek bir müzisyenin ses tellerinin ameliyat sonucu alınması, bir proje hazırlayacak mimarın gözlerinin kör olması bu duruma örnek gösterilebilir[17].

Doktrinde müteahhidin iflas halinin de işin yapılması yönünden aciz hali olarak kabul edilebileceğine dair görüş mevcuttur[18]. Bu görüşe göre İİK’nın 234’üncü maddesine göre müflis müteahhidin alacaklılarınca yapılacak alacaklılar toplantısında sözleşmenin ifasına karar verilmemesi halinde müteahhidin yeteneğini kayıp hali ortaya çıkacağı, bu ihtimalde akdin sona ereği, müflisin yaptığı işin bedelinin TBK’nın 486’ncı maddesine göre iş sahibi tarafından iflas masasına ödenmesi gerektiği ifade edilmektedir. Aynı görüşe göre müteahhidin iflası halinde somut uyuşmazlığa TBK’nın ifa güçsüzlüğüne ilişkin 98’inci maddesinin uygulanabileceği, bu kapsamda iş sahibinin müteahhitten ya da iflas idaresinden talep edeceği teminatın münasip süre içinde verilmemesi halinde akdin feshedilebileceği ve iş sahibinin sözleşmede kararlaştırılan cezayı ve cezayı aşan menfi zararlarını müflisten talep edebileceği belirtilmektedir.

Doktrinde yüklenicinin iflası halinde tüzel kişilik iflas nedeniyle sona ermişse, iflas yönetimi işe devam kararı alırsa ve inşaatı tamamlamaya gücü yetiyorsa sözleşmenin sona ermeyeceği de ifade edilmiştir[19]. Fakat tüzel kişinin ortağının ya da yöneticisinin ölümü halinde madde hükmünün uygulanması söz konusu olamaz. Ancak iş sahibi sözleşmeyi bu ortağın kişisel özelliklerini dikkate alarak yapmış ya da ölen ortak ortaklık tüzel kişiliğinde hakim hissedar ise sözleşmenin sona erdiği hususu değerlendirilebilir[20]. Yine yüklenici ortaklığın konsorsiyum tarzında oluşturulması halinde ortaklardan birinin ölümü, iflası ya da ortaklıktan ayrılması halinde de madde hükmü uygulanabilir[21]. Yargıtay da bir kararında yüklenicinin mali yönden aciz hale gelmesi halinde eser sözleşmesinin feshine karar verilmesi gerektiğine karar vermiştir[22].

Yukarıda yer alan açıklamalar kapsamında müteahhidin şahsından kaynaklanan ifa imkansızlığını ileri sürüp buradan kendi lehine hak çıkarmak isteyen taraf bu iddiasını ispat yükü altındadır[23]. TBK’nın 486’ncı maddesi, niteliği itibariyle düzenleyici bir hüküm olduğundan taraflar inşaat sözleşmelerinde bu hükmün aksine şart ekleyebilirler[24].

Yukarıdaki şartlar gerçekleştiğinde eser sözleşmesi kanun gereği kendiliğinden ileriye etkili biçimde sona erer. Ayrıca yüklenici borcundan kurtulur ve iş sahibine karşı zararı tazmin zorunda kalmaz[25]. Ancak ifa imkansızlığı yüklenicinin temerrüdü sırasında ya da yüklenicinin kusuru ile meydana gelmişse iş sahibi TBK’nın 112’nci ve 118’inci maddeleri kapsamında hareket ederek uğradığı müspet zararları talep edebilir[26].

İŞ SAHİBİ TARAFINDAN MÜTEHHİDE VERİLECEK TAM TAZMİNAT KARŞILIĞINDA SÖZLEŞMENİN SEBEP GÖSTERİLMEDEN SONA ERDİRİLMESİ

TBK’nın “Tazminat karşılığı fesih” başlıklı 484.maddesinde iş sahibinin, eserin tamamlanmasından önce yapılmış olan kısmın karşılığını ödemek ve yüklenicinin bütün zararlarını gidermek koşuluyla sözleşmeyi feshedebileceği düzenlenmiştir. Madde kapsamında iş sahibi, her türlü eser sözleşmesini feshedebilir[27]. Ancak taraflar yapacakları sözleşme ile bunun aksini kararlaştırabilirler[28]. Düzenleme sözleşmeyi fesih hakkını yalnızca iş sahibine tanımış olup yüklenicinin bu tür bir hakkı yoktur. Nitekim yüklenici, işi kararlaştırılan sürede ifa etmediği takdirde temerrüde düşer ve TBK.m.112 kapsamında sorumlu olur[29]. Maddenin düzenlenme amacı iş sahibi ile müteahhit arasında düzenlenen eser sözleşmesinin müteahhit için bir hak değil bir borç oluşturmasından kaynaklanmaktadır. Zira iş sahibi, kendi adına ve yararına yapılacak inşaatı, dilediği müteahhide vermek ve yaptırmak hakkına sahiptir[30]. Ancak bu hakkın kullanılması için karşı tarafa verilecek zararın tazmini gerekir.

Madde hükmünün uygulanması bir takım şartların somut olayda gerçekleşmiş olmasına bağlıdır. Bunlar; eserin henüz tamamlanmamış olması, iş sahibinin yükleniciye fesih iradesini bildirmiş olması şeklindedir[31]. Düzenlemede iş sahibine tanınan yetki, fesih hakkının süreye bağlandığını göstermektedir. Bu süre, eserin tamamlanmasına kadar geçecek zaman dilimini ifade etmektedir. Dolayısıyla eserin tamamlanması ile fesih hakkı da sona erer. Eserin ayıplı olması, tamamlanmış sayılmasına engel değildir. Aynı şekilde eser tamamlanmış fakat ayıplı ise iş sahibi artık sözleşmeyi feshedemez[32]. Yine sözleşme karşılıklı anlaşma ile ortadan kaldırılmışsa TBK’nın 484.madde hükmüne göre fesih söz konusu olamaz[33]. Eserin tamamlanması için eserin, iş sahibine teslim edilmiş olması da şart değildir[34]. İş sahibi, sözleşmeyi eserin yapımına başlanmadan önce dahi feshedebilir. Eserin tamamlanmasını bizzat iş sahibinin engellediği durumlarda da madde hükmü uygulanabilir[35].

Yükleniciye yöneltilecek fesih beyanı şekle bağlı olmadığı gibi bozucu yenilik doğuran bu beyanda tazminat teklif edilmesi gerekmez. Fesih beyanı kapsamında iş sahibi sözleşmeyi tamamen ya da kısmen feshedebilir[36]. Fesih beyanı şarta bağlanamayacağı gibi bu açıklamadan geri dönülmesi imkanı da yoktur[37].

İş sahibinin fesih beyanı, yüklenicinin hakimiyet alanına ulaştığı anda sözleşme geleceğe etkili olarak sona ermiş sayılır. Fesihle birlikte yüklenicinin eseri meydana getirme yükümlülüğü de sona erecektir[38]. Ayrıca fesihle birlikte iş sahibi, yüklenicinin o ana kadar tamamlamış olduğu kısmın bedelini ödemekle yükümlüdür. Bu bedele öncelikle işçilik ücreti ve malzeme bedeli girer. Taraflarca iş bedeli sözleşmede kararlaştırılmamışsa somut olaya TBK’nın 481’inci maddesi uygulanır. Ödenecek bedel, fesih tarihinde muaccel olur[39]. Sözleşmeyi fesheden iş sahibi, yüklenicinin uğradığı tüm zararı tazmin etmek zorundadır. Burada sorumlu olunan zarar müsbet zarardır. Bu kapsamda yüklenici, eseri tamamlayıp teslim etseydi hangi ekonomik durumda bulunacak ise iş sahibinden o duruma getirilmesini isteme hakkına sahiptir. Bu zarara hem fiili hem de yoksun kalınan zarar girer[40]. Tazminatın üst sınırını, yüklenicinin işi tamamlaması halinde elde edeceği bedel oluşturur. Yüklenici tazminat alacaklısı olarak zararın miktarını ispatla yükümlüdür[41].

TBK.m.484 hükmünün uygulanabilmesi için fesih beyanında bu düzenlemeye dayanıldığı müteahhide duyurulmalı ve mahkemeden bu şekilde feshin istenilmesi gerekir. Aksi takdirde müteahhidin kusuru iddiasına dayalı açılacak bir davada bu irade beyanı sahibini bağlayacağından kusuru ispat edilemeyen müteahhite karşı bu madde hükmünün uygulanması mümkün değildir[42]. Yargıtay da aynı görüştedir[43]. Gerçekten de iş sahibi hiçbir neden yokken ve hiçbir neden göstermeden gördüğü lüzum üzerine sözleşmeyi feshederse TBK’nın 484’üncü maddesindeki fesih koşullarının varlığı söz konusu olabilir. İş sahibi eğer başka bir nedene dayanarak fesih iradesini açığa vurmuşsa, anılan madde hükmü uygulanamaz[44].

Bu maddeye dayanılarak yapılacak fesih bildirimi, yüklenicinin kabulüne bağlı değildir. İş sahibi fesih bildiriminde bu maddeye dayandığını belirttikten sonra fesih için bir neden belirtmek zorunda değildir[45]. Tam tazminat karşılığı sözleşmenin feshi ileriye etkili sonuç doğurur. İş sahibi kısmen yapılmış imalatın kendisine teslimini talep edebilir[46]. Sözleşmenin feshi ile iş sahibi eserin yapılan kısmına karşılık gelen bedeli ve iş sahibinin zararını ayrı ayrı karşılamakla yükümlüdür[47]. Yüklenici tazminat alacaklısı olarak zarar miktarını ispatla yükümlüdür[48]

İFADAKİ İMKANSIZLIK NEDENİYLE SÖZLEŞMENİN FESHİ

  • Meydana Gelen Hasar Sonucu İfadaki İmkansızlık

TBK’nın “Eserin yok olması” başlıklı 483.maddesinde eserin teslimden önce beklenmedik olay sonucu yok olması halinde iş sahibi, eseri teslim almada temerrüde düşmedikçe yüklenicinin, yaptığı işin ücretini ve giderlerinin ödenmesini talep hakkı olmadığı düzenlenmiştir. Bu olasılıkta eserin yapımı için sağlanan malzemedeki hasar, onu sağlayana ait olacaktır.

Madde metninde eserin iş sahibince verilen malzeme veya gösterilen arsanın ayıbı veya iş sahibinin talimatına uygun yapılması yüzünden yok olmasının sonucu da düzenlenmiştir. Bu kapsamda yüklenici, doğabilecek olumsuz sonuçları iş sahibine zamanında bildirmişse, yaptığı işin değerini ve bu değere girmeyen giderlerinin ödenmesini isteyebilir. Eserin yok olmasında iş sahibinin kusuru varsa, yüklenicinin ayrıca zararının giderilmesini talep hakkı da mevcuttur.

Madde metni yeniden yapımı mümkün olmayan eserler içindir. Şayet eser yok olmasına rağmen yeniden yapımı mümkünse yüklenici eseri yeniden yapmakla yükümlüdür[49]. Madde metni emredici nitelikte olmadığından taraflar aksini de kararlaştırabilirler[50].

TBK’nın “Eserin yok olması” başlıklı 483/2.maddesinde yer alan koşullar iş sahibinin kusuru ve müteahhidin özen borcu ile ilgilidir. Bu kapsamda eserde oluşan hasar, iş sahibince verilen malzeme veya gösterilen arsanın ayıbı veya iş sahibinin talimatına uygun yapılması yüzünden meydana gelmişse müteahhit, yaptığı işin değerini ve bu değere girmeyen giderlerinin ödenmesini isteyebilir. Ancak müteahhidin bu hakkı kullanması, TBK.m.472/1’de düzenlenen muayene ve ihbar bildirimini yapmış olması şartına bağlıdır.

  • Müteahhidin Kusuru Olmaksızın İşin İfasının İmkansız Hale Gelmesi

 Müteahhidin kusuru olmaksızın, işin ifasının imkansız hale gelmesiyle sözleşmenin sona ermesi TBK.m.136/1’de düzenlenmiştir. Madde metninde borcun ifasının borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle imkansızlaşması halinde borcun sona ereceği düzenlenmiştir. Yasanın öngördüğü bu imkansızlık halini Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2.4.1975 tarihli 1973/11-569-432 sayılı kararında; “…beklenmeyecek tesadüfi hadiseler hududunu bariz bir surette aşan ve elden gelen bütün önlemlere başvurmak suretiyle dahi, borçlu tarafından önüne geçilemeyen olayın, ifayı imkansız bırakması” şeklinde yorumlamıştır[51]. Uygulamada ifa imkansızlığına örnek olarak imar durumu değişikliği nedeniyle arsa üzerinde inşaat yapma olanaksızlığı gösterilmektedir[52]. Ancak müteahhidin kusuru nedeniyle inşaata başlamakta gecikmesi ve temerrüdü halinde bu oluşum kusurlu imkansızlık olup akdin sona ermesinde müteahhidi sorumluluktan kurtarmaz[53].

İŞ SAHİBİ NEZDİNDE ORTAYA ÇIKAN BİR OLAY NEDENİYLE İŞİN YAPILMASININ İMKANSIZLIĞI ÜZERİNE SÖZLEŞMENİN SONA ERMESİ

TBK’nın “İş sahibi yüzünden ifanın imkânsızlaşması” başlıklı 485.maddesinde, eserin tamamlanmasının iş sahibi ile ilgili beklenmedik olay sonucunda imkansızlaşması halinde yüklenicinin yaptığı işin bedelini iş sahibinden isteyebileceği düzenlenmiştir. Maddenin ikinci fıkrasında ayrıca ifa imkânsızlığının ortaya çıkmasında iş sahibinin kusuru bulunması halinde, yüklenicinin ayrıca tazminat isteme hakkı olduğu hükme bağlanmıştır. Madde metninde belirtilen ifa imkansızlığı, eserin ifasını sürekli ve objektif olarak imkansızlaştırmalıdır. Madde hükmü genel hüküm niteliğindeki sonraki kusursuz imkansızlık halini düzenleyen TBK.m.136 hükmüne oranla özel hüküm niteliği taşımaktadır[54].

Madde metninde tanımlanan ifa imkansızlığı, objektif ve sürekli bir imkansızlık olmalıdır. Yani ifayı yüklenici dahil hiç kimse ifa edemeyecek durumda olmalıdır. Geçici ifa imkansızlığının madde kapsamında değerlendirilmesi mümkün değildir. İfa imkansızlığı, tam olabileceği gibi kısmi de olabilir[55].

İfa imkansızlığına örnek olarak inşaat alanının sonradan kamulaştırılması, inşaat alanına yapı yasağı konulması, toprak kayması, elbise ya da protez sipariş veren iş sahibinin ölmesi örnek gösterilebilir[56]. Yine iş sahibinin akıl hastalığına yakalanması, iş sahibinin iflas etmesi ve iflas idaresinin sözleşmenin ifasını istememesi, iş sahibinin hatalı talimatı nedeniyle edimin yerine getirilme imkanının kalmaması, arsanın deprem sonucu parçalanması, iş sahibinin önerdiği yapı sistemine yetkili makamların izin vermemesi ifa imkansızlığına örnek gösterilebilir[57].

Madde metninden tanımlanan beklenmedik olay iş sahibine ya da yardımcılarına yükletilemeyen bir olay olmalıdır. Bu olay mücbir sebep olabileceği gibi geniş anlamda umulmayan bir olay da olabilir[58]. Madde metninde belirtilen şartların sağlanması halinde yüklenici, iş sahibinden yaptığı işin değerini ve bu değere girmeyen giderlerini talep edebilir. İmkansızlık iş sahibinin kusurunda meydana gelmişse yüklenici ayrıca müspet zararının da giderilmesini isteyebilir[59].

İş sahibinden kaynaklanan ifa imkansızlığında, yüklenici temerrüt hükümlerine göre (TBK.m.125) sözleşmeden dönmeyi talep edemez. Böyle bir talep halinde mahkeme ifa imkansızlığının tespitine karar vermelidir[60].

BEDEL NEDENİYLE SÖZLEŞMENİN SONA ERMESİ

  • Götürü Bedelde Sözleşmenin Sona Ermesi ve Uyarlanması

TBK’nın 480’inci maddesinde eser sözleşmesinin götürü bedel üzerinden kararlaştırılması halinde yüklenicinin, eseri o bedel üzerinden meydana getirmekle yükümlü olduğu düzenlenmiştir. Bu kapsamda eserin yapımı, tahmin edilenden daha fazla emek ve masrafı gerektirmiş olsa dahi yüklenici, belirlenen bedelin artırılmasını isteyemez. Fakat anlaşma aşamasında öngörülemeyen ya da öngörülebilip de taraflarca göz önünde tutulmayan durumlar, taraflarca belirlenen götürü bedel ile eserin yapılmasına engel olur veya son derece güçleştirirse yüklenici, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı veya karşı taraftan beklenemediği takdirde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir. Aynı şekilde eserin yapımı, öngörülenden az emek ve masrafı gerektirmiş olsa bile iş sahibi de, belirlenen bedelin tamamını ödemekle yükümlüdür.

Doktrinde götürü bedelin, eser sözleşmesinin tarafların karşılıklı anlaşması ile açık ve kesin olarak belirlenmesi durumunda söz konusu olacağı ifade edilmektedir[61]. Yine başka bir tanımda götürü bedel için imal olunacak eser bedelinin önceden ve kesin suretle tespiti anlamına geldiği belirtilmiştir[62].

Yargıtay bir kararında sözlü şekilde yapılmış eser sözleşmelerinde uyuşmazlığın çözümü için kararlaştırılan eserin bedelinin toptan mı yoksa birim fiyattan mı üstlenildiğinin mahkemece tespit edilmesi gerektiğine hükmetmiştir[63].

Taraflarca yapılacak eser karşılığında müteahhide ödenecek ücret, para dışında bir şey olarak belirlenmişse, bedelin yine götürü olarak belirlendiği kabul edilmelidir[64]. Yargıtay, ücretin götürü olarak saptanması halinde yapılacak eser tahmin edilenden daha fazla emek ve gideri gerektirse dahi yüklenicinin bedelin artırılmasını talep edemeyeceği görüşündedir[65].

TBK.480/2 uyarınca dürüstlük kurallarının gerektirdiği durumlarda yüklenici, ancak fesih hakkını kullanabilir. Buradaki fesih hakkı, sözleşmenin ileriye etkili feshedilmesidir[66]. Yüklenicinin bu hakkı kullanabilmesinin şartları sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasının mümkün olmaması ve iş sahibinden uyarlama istemini kabul etmesinin beklenmemesi gerekir.

Tarafların öngörebilecekleri ancak meydana geleceğini düşünmedikleri olağanüstü haller de bedelin artırılması ya da sözleşmenin feshini isteme hakkı verebilir. Ancak sözleşme yapılırken var olan bir sebep taraflarca sözleşme yapıldıktan sonra öğrenilmişse ya da imalatı zorlaştıran bir neden öngörülebilir olmasına rağmen öngörülmemişse yüklenici madde hükmünden faydalanamaz[67].

Olayın kendisi öngörülmüş ve sözleşmede dikkate alınmış olmasına rağmen olayın doğuracağı aşırı sonuç tahmin edilememişse madde hükmü uygulanabilir. Bu duruma örnek olarak ekonomik kriz sonrası dolar fiyatlarının beş katına çıkması gösterilebilir[68].

Madde metninde geçen “önceden öngörmeme” kavramı, inşaat alanındaki yaygın görüşlere, yetkili kişilerin ortalama düşünce tarzına, objektif olarak işin niteliğine ve sözleşme süresine göre belirlenir[69].

Sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasının istenebilmesi için önceden tahmin edilemeyen savaş, su taşmaları, grev, temel kazarken kaya veya su çıkması, boykot, ithalat yasağı, tahammülü zor enflasyon, döviz değerinde plağanüstü artış, heyelan örnek olarak gösterilebilir[70].

Taraflar sonradan ortaya çıkacak yeni vergi, resim, harç, malzeme fiyatlarının yükselmesi, taşıma ve işçi ücretlerinin artması gibi nedenlerle götürü bedelin artırılmasını isteyemez. Bu olasılıkta yüklenici hakimden sözleşmeden dönmesi veya ileriye etkili fesih talebinde de bulunamaz[71].

Yüklenici TBK’nın 480/2.fıkrasındaki koşulların gerçekleştiğini düşünüyorsa dava açmalıdır. Yani sözleşmeden dönme ve bedelin artırılması istemi dava yoluyla ileri sürülmelidir. Nitekim madde metninde yazılı koşulların gerçekleşip gerçekleşmediği ancak yargılama sonunda belirlenebilir[72].

Madde metninde ifade edildiği üzere eserin yapımı, öngörülenden az emek ve masrafı gerektirmiş olsa bile iş sahibi de, belirlenen bedelin tamamını ödemekle yükümlüdür. Ancak götürü bedele dahil olduğu açık ve kesin şekilde belirtilen işlerin yüklenici tarafından ifa edilmemesi halinde yükleniciye ödenecek bedelden, eksik ifaya karşılık gelen kısım kesilebilir. Yine taraflarca sözleşmeye işçi ücretleri ve malzeme fiyatlarındaki değişikliklerin lehe ya da aleyhe olacak şekilde iş sahibine yansıtılabileceğine dair hüküm eklenebilir[73].

  • Yaklaşık Bedelde Sözleşmenin Sona Ermesi

TBK’nın 482’nci maddesinde sözleşmenin kurulması sırasında yaklaşık olarak belirlenen bedelin, iş sahibinin kusuru olmaksızın aşırı ölçüde aşılacağının anlaşılması halinde iş sahibinin eser henüz tamamlanmadan ya da tamamlandıktan sonra sözleşmeden dönebileceği düzenlenmiştir. Eserin iş sahibinin arsası üzerine yapılması halinde iş sahibinin, bedelden uygun bir miktarın indirilmesini isteyebileceği gibi eser henüz tamamlanmamışsa yükleniciyi işe devamdan alıkoyarak tamamlanan kısım için hakkaniyete uygun bir bedel ödemek suretiyle sözleşmeyi feshedebileceği düzenlenmiştir.

Madde metninde ifade edilen yaklaşık bedel uygulamada bazı eser sözleşmelerinin yapım aşamasında bedelin kesin olarak saptanmasının mümkün olmadığı durumlarda yüklenicinin yapacağı gider ve eserin maliyeti tahmin edilerek yaklaşık bir bedel üzerinden hesaplanmaktadır. Kararlaştırılan bu bedel tarafları bağlar. Eser tamamlandığında yapılan giderler somut olarak belli olacağından ödenmesi gereken iş bedeli de kesinlik kazanır.

İş sahibinin yaklaşık bedel nedeniyle sözleşmeden dönebilmesi için giderler yaklaşık bedelin aşırı derecede (örneğin %50 gibi)[74] üzerine çıkmış olmalı, yaklaşık bedelin aşırı derecede aşılmasında iş sahibinin kusuru bulunmamalı, yüklenici eseri yaklaşık bedelle yapmaktan kaçınmalı ve iş sahibi aşırı derecedeki giderleri açıkça veya örtülü kabul etmiş olmamalıdır. Aksi takdirde iş sahibinin madde metnine dayalı hakları kullanma yetkisi sona ermiş sayılacaktır.

SONUÇ

Eser sözleşmeleri sadece belli bir eserin teslimi değil aynı zamanda o eserin icrasının da borçlanıldığı sözleşmelerdir. Eser sözleşmelerinin bir türü olan inşaat sözleşmelerinin feshine TBK’nın eser sözleşmesinin feshine ve genel hükümler kapsamında sözleşmenin sonlandırılmasına ilişkin hükümlerinin uygulanabileceği kuşkusuzdur. İnşaat sözleşmelerinin sona erme nedenlerinin başlıcaları temerrüt nedeniyle fesih, bedel nedeniyle fesih, ifadaki imkansızlık nedeniyle fesih, müteahhidin şahsından doğan imkansızlık üzerine sözleşmenin sona ermesi, iş sahibi nezdinde ortaya çıkan bir olay nedeniyle işin yapılmasının imkansızlığı üzerine sözleşmenin sona ermesi ve iş sahibi tarafından müteahhide verilecek tam tazminat karşılığında sözleşmenin sebep gösterilmeden sona erdirilmesi olarak gösterilebilir. Bu nedenlerden uygulamada en sık karşılaşılanı müteahhidin temerrüdünden kaynaklanan fesih nedenidir. Bu ihtimalde TBK’nın 117’nci maddesi kapsamında müteahhide verilen süreye uyulmaması ya da sözleşmede kesin vade bulunması halinde süre verilmesine gerek olmaması durumu temerrüt için yeterli görülmekte ve inşaatın fesih tarihi itibariyle tamamlanma seviyesine göre sözleşme geriye ya da ileriye etkili olacak şekilde sona erdirilmektedir. Fesih aşamasında taraf iradesi açık bir fesih beyanıyla yansıtılabileceği gibi fesih iradesi taşıyan bir eylemle de yöneltilebilmektedir. İnşaat sözleşmelerinin iş sahibi tarafından feshi kural olarak geriye etkili sonuç doğurur. Bu ihtimalde müteahhit, fesih tarihine kadar yapılan iş bedelinin iş sahibinden TBK’nın 77’nci maddesi kapsamında talep edebilir. Bu bedel, müteahhidin kullandığı malzeme bedeli ile arsa sahibinin arsası üzerine yapılan inşaatın bedelinden ibarettir. Sözleşmenin geriye etkili feshi, sözleşmenin hiç yapılmamış sayılması anlamına gelmez. Sözleşmenin adil ve hakkaniyete uygun bir tasfiye ilişkisine girmesi anlamına gelir. Ancak Yargıtay uygulamasında müteahhit tarafından fesih anına kadar yapılmış inşaatın %90’ı aşması halinde fesih ileriye etkili sonuç doğuracağı ve fesih anına kadar yapılmış inşaatın iş bedeli sözleşme fiyatlarında göre iş sahibinden talep edilebileceği ifade edilmektedir. Ayrıca sözleşmenin feshine neden olan tarafın kusur durumuna ve fesih sebebine göre zarara uğrayan tarafın menfi ya da müspet zarar talebi gündeme gelmektedir. 

KAYNAKÇA

KOSTAKOĞLU, Cengiz:  İnşaat Hukuku ve Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmeleri, Beta Yayıncılık, 9. Baskı, İstanbul 2015.

YAVUZ, Nihat: Türk Borçlar Kanunu Şerhi, Adalet Yayınevi, 2. Baskı, Ankara 2015.

COŞKUN, Mahmut: İnşaat Sözleşmelerinden Kaynaklanan Davalar, Seçkin Yayınevi, Ankara 2017.

YAVUZ, Cevdet: Türk Borçlar Hukuku Özel Hükümler, Beta Yayınevi, 10.Baskı, İstanbul 2014.

EREN, Fikret: Borçlar Hukuku Özel Hükümler, Yetkin Yayınevi, 4.Baskı, Ankara 2017.

EREN, Fikret: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Yetkin Yayınevi, 14.Baskı, ANKARA 2012.

KILIÇOĞLU, Ahmet: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 16.Baskı, ANKARA 2012.

[1] YAVUZ Nihat, s.2486.

[2] YAVUZ Nihat, s.2486.

[3] Y. 15.HD. 10.11.2001; 4115/5697; “Bilhassa ev hanımı bakımından günlük hayatının uzun süresinin içinde geçtiği mutfakta kullanım kolaylığı kadar, görüntünün de öneminin varlığı inkar edilemez. Mutfak dekorasyonu özel itinayı gerektirdiği halde sayılan haliyle yapılan işe normal özenin gösterilmediği, adeta emeğin esirgendiği açıktır. Ortaya çıkan eserin amacına uygun olduğu söylenemeyeceğinden iş sahibi kabule zorlanamaz.”

[4] KOSTAKOĞLU, s.697.

[5] COŞKUN, Mahmut: İnşaat Sözleşmelerinden Kaynaklanan Davalar, Ankara 2017, s.367.

[6] EREN, Fikret: Borçlar Hukuku Özel Hükümler, 4.Baskı, Ankara 2017, s.698-701.

[7] COŞKUN, s.368.

[8] COŞKUN, s.702.

[9] KOSTAKOĞLU, 702.

[10] KOSTAKOĞLU, s.702.

[11] KOSTAKOĞLU, s.702.

[12] COŞKUN, 368.

[13] Y.15.HD., 22.04.1993. T., 1866/1907; “…olay, bir inşaat yapımından ibaret olup sözleşme yüklenicinin şahsı nazara alınarak akdedilmiş değildir. Yüklenicinin mirasçılarının bizzat ya da bir başkası eliyle inşaatı yapması da imkan dahilinde olduğundan olayda BK’nun 371. (TBK.m.486) maddesinin tatbiki mümkün değildir.” (COŞKUN, 370.).

[14] EREN, s.701.

[15] KOSTAKOĞLU, s.702.

[16] COŞKUN, s.367.

[17] EREN, s.701.

[18] KOSTAKOĞLU, s.702.

[19] COŞKUN, s.368.

[20] COŞKUN, s.368.

[21] COŞKUN, s.369.

[22] Y.15.HD., 25.10.2001. T., 2694/4801; “Yükleniciye, işe başlaması için çekilen ihtarın sonuçsuz kalması, mahkemeye yaptırılan tespitte inşaatın süre sonunda bitilmesi olanağının bulunmadığının saptanması, halihazır inşaatın %20 seviyesinde kalması, yüklenicinin de mali yönden aciz halinde olduğunun belirlenmiş olması karşısında sözleşmenin feshine, tapudaki şerhin terkinine karar verilmesi gerekirken, davanın reddine karar verilmesi doğru değildir.” (COŞKUN, s.370.).

[23] EREN, s.702.

[24] EREN, s.702.

[25] EREN, s.702.

[26] EREN, s.703.

[27] EREN, s.683.

[28] EREN, s.683.

[29] EREN, s.684.

[30] KOSTAKOĞLU, s704.

[31] EREN, s.684-685.

[32] COŞKUN, s.376.

[33] COŞKUN, s.376.

[34] EREN, s.684.

[35] YAVUZ Cevdet, s.1059.

[36] EREN, s.685.

[37] YAVUZ Cevdet, s.1060.

[38] EREN, s.686.

[39] EREN, s.686.

[40]  EREN, s.687.

[41] COŞKUN, s.376.

[42] KOSTAKOĞLU, s704.

[43] Y.15.HD. 21.12.1989 T. 1989/1464-5329; “Arsa sahiplerinin, akde aykırılığa dayanan fesih iradesi, BK.369 maddesinde düzenlenen yüklenicinin tüm zararlarını karşılamak üzere yapılmış bir fesih niteliğinde bulunmadığından haksızlığa uğrayan yüklenici sözleşmenin aynen ifasını istemekte haklı kabul edilmelidir.” – Y.15.HD. 4.12.1984 T. 1984/1368-3736; “Akit tarihinden 24 gün geçtikten sonra, müteahhitçe henüz işe başlanmadan, davalı iş sahibi tarafından sebep gösterilmeden akit feshedildiğine göre, T.B.K.484.maddesi hükmünce davacı müteahhidin mahrum kaldığı karın tamamı zarar ve ziyan tazminatı olarak hükmedilmelidir.” (KOSTAKOĞLU, s.705.).

[44] Y.15.H.D., 8.10.1998 T., 2263/3752; “Burada önemli olan, feshin TBK’nın 484.maddesine dayanılarak yapılıp yapılmadığının tespitidir. Bunun için işsahibinin iradesine bakılır ve o irade yorumlanır. İş sahibi, hiçbir neden yokken ve hiçbir neden göstermeden, gördüğü luzüm üzerine sözleşmeyi feshederse TBK’nın 484.maddesindeki fesih koşullarının varlığı söz konusu olabilir. İş sahibi eğer başka bir nedene dayanarak fesih iradesini açığa vurmuşsa, anılan madde hükmü uygulanamaz, fesihte haklı olup olmadığı tartışılır.” (COŞKUN, S.377.).

[45] COŞKUN, s.375.

[46] COŞKUN, s.376.

[47] YAVUZ Cevdet, s.1060.

[48] COŞKUN, s.376.

[49] COŞKUN, s.364.

[50] COŞKUN, s.364.

[51] KOSTAKOĞLU, s.700.

[52] KOSTAKOĞLU, s.700.

[53] Y.15.HD. 25.4.2008 T. 2008/1407 – 2771 KOSTAKOĞLU, s.700.

[54] EREN, s.697.

[55] EREN, s.697.

[56] EREN, s.697.

[57] COŞKUN, s.366.

[58] EREN, s.697.

[59] EREN, s.698.

[60] COŞKUN, s.366.

[61] COŞKUN, s.370.

[62] YAVUZ Nihat, s.2506.

[63] Y.15.HD. 20.12.1973; 406/389; “Sözlü eser sözleşmesinde yapılması kararlaştırılan eserin bedelinin toptan mı yoksa birim fiyatı üzerinden mi üstlenildiği mahkemece tespit edilmeli ve bedelin ödendiği hususundaki ispat yükü iş sahibine yükletilmelidir.” YAVUZ Nihat, s.2506.

[64] YAVUZ Nihat, s.2506.

[65] Y.15.HD. 7.5.1981; 639/1055; “Götürü pazarlıkta yüklenici yapılacak şeyi kararlaştırılan fiyata yapmaya mecburdur; yapılacak şey tahmin edilen miktardan fazla emek ve gideri gerektirse bile yüklenici bedelin artmasını isteyemez.” YAVUZ Nihat, s.2506.

[66] COŞKUN, s.370.

[67] COŞKUN, s.371.

[68] COŞKUN, s.371.

[69] COŞKUN, s.371.

[70] COŞKUN, s.371.

[71] COŞKUN, s.371.

[72] COŞKUN, s.372.

[73] YAVUZ Nihat, s.2518.

[74] COŞKUN, s.374.