İTİRAZIN İPTALİ DAVALARINDA BORÇLUNUN İTİRAZININ HAKSIZLIĞI NEDENİYLE YÜZDE YİRMİDEN AŞAĞI OLMAMAK ÜZERE İNKAR TAZMİNATINA MAHKUM EDİLMESİ

Av.Ali Mert KARAKILÇIK

Bilindiği üzere 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun “İtirazın Hükümden Düşürülmesi” bölümünde “İtirazın İptali” başlığı altında 67.maddesinde; “(1)Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir. (2) Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın  “yüzde yirmisinden” aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkûm edilir.” şeklinde düzenleme mevcuttur. Yasa koyucu madde metni ile borçlunun, borcun ödenmesini uzatmaya yönelik haksız, yersiz ve mesnetsiz itirazlarının önüne geçmeyi amaçlamıştır. Bu kapsamda İcra inkar tazminatına karar verilmesinin belli şartları vardır. Bunlar;

  • Geçerli Bir İlamsız İcra Takibi Yapılmış Olmalıdır.
  • Borçlu Süresi İçinde Ödeme Emrine İtiraz Etmiş Olmalıdır.
  • Borca İtiraz Dilekçesinin Alacaklıya Tebliğinden İtibaren Bir Yıl İçerisinde Açılmış İtirazın İptali Davası Bulunmalıdır.
  • Dava Dilekçesinde Alacaklı Tarafından Tazminat Talep Edilmelidir.
  • Borçlunun İtirazının Haksızlığına Karar Verilmelidir.

 Borçlunun itirazının haksız olup olmadığını tespit edebilmek için takip konusu yapılan ve borçlunun itiraz ettiği alacağın likid olup olmadığına bakmak gerekir. Alacak likid ise borçlu itirazında haksızdır. Bu konuyla ilgili olarak Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 2001 tarihinde vermiş olduğu bir kararında şu açıklamalara yer vermiştir; “…Uyuşmazlık davacı tarafından, davalıya çeşitli tarihlerde satılan mal bedelinin tahsili için yapılan takibe davalının itirazının iptali isteminde kaynaklanmakta olup, davacı taraf faturaya dayalı olarak takibe geçmiştir. Bu durumda alacağın LİKİT nitelikte olduğu kabul edilip, davacı yararına icra inkar tazminatına karar verilmesi gerekirken….”

Doktrinde ise bazı yazarlar likit alacağın tanımına ilişkin açıklamalarda bulunmuştur. Bu kapsamda likid alacaklarda, alacağın miktarının belirli olduğunu, yani borçlu tarafından alacağın gerçek miktarını belirlemek için bütün unsurların bilinmekte veya bilinecek durum olması gerektiğini, alacağın gerçek miktarını tespit etmek için alacaklı ve borçlu arasında bir anlaşmaya ya da böyle bir anlaşma olmazsa bile bir mahkeme kararına gerek olmadığını ifade etmişlerdir.

Yine doktrinde bazı yazarlar, borçlu aleyhine icra inkar tazminatına hükmedebilmek için borçlunun itirazında borcu inkar etmiş olmasının şart olmadığını, borçlunun borcu inkardan başka sebeplerle itiraz etmiş olması halinde de itiraz sebebi haksız ise borçlunun icra inkar tazminatına mahkum edilebileceğini, örneğin borçlunun borcun muaccel olmadığı, zamanaşımına uğradığı, taliki bir şarta bağlı olduğu ve taliki şartın gerçekleşmediği veya alacaklının alacaklı sıfatına sahip olmadığı gibi bir sebeple ödeme emrine itiraz etmesi halinde de icra inkar tazminatına mahkum edilebileceğini belirtmiştir.

Borçlu hakkında icra inkar tazminatına karar verilebilmesi için alacaklının zarar görüp görmemesi de önemli değildir. Yargıtay bazı içtihatlarında borçlunun tek başına itirazını, icra inkar tazminatına hükmetmek için yeterli görmüştür. Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 2011 Tarihli bir kararında şu açıklamalara yer verilmiştir; “…İtirazın iptali davalarında davacı alacaklı lehine icra inkar tazminatına karar verilebilmesi için davalı borçlunun itirazında haksız olması ve takip konusu alacağın likit (bilinebilir, belirlenebilir) olması gerekir. Alacaklının itiraz nedeniyle zarara uğrayıp uğramamasının icra inkar tazminatına hükmedilmesi açısından önemi bulunmamaktadır.”

 Yine Yargıtay’ın borçlu hakkında tazminata hükmedilebilmesi için borçlunun kötü niyetli olmasının gerekmediği, alacağın likit ve muayyen olması ve icra takibine itirazın iptaline karar verilmiş bulunmasının yeterli olduğuna dair kararları da mevcuttur. Yargıtay 13.Hukuk Dairesinin 2009 Tarihli bir kararında şu açıklamalara yer verilmiştir; “…Bahsedilen bu tazminata hükmedilebilmesi için borçlunun kötü niyetli olması gerekmez. Alacağın likit ve muayyen olması ve icra takibine itirazın iptaline karar verilmiş bulunması yeterlidir. Dava konusu olay değerlendirildiğinde davacı yararına icra inkar tazminatına karar verilmesi gerektiği anlaşılmakta olup mahkemece bu talebin reddine karar verilmiş olması da usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.”

SONUÇ OLARAK; Yasa koyucu madde metni ile borçlunun, borcun ödenmesini uzatmaya yönelik haksız, yersiz ve mesnetsiz itirazlarının önüne geçmeyi amaçlamakta olup borçlu hakkında tazminata hükmedilebilmesi için borçlunun kötü niyetli olmasına ya da alacaklının bu itiraz sebebiyle zarar görmüş olmasına gerek yoktur. Şayet borçlu geçerli bir ilamsız icra takibine haksız olarak itiraz etmiş ise davacı alacaklı yararına icra inkar tazminatına hükmetmek gerekir.