KIYMETLİ EVRAKIN ZAYİ NEDENİYLE İPTALİ DAVALARINDA DAVACI SIFATI İLE İPTAL KARARLARININ HUKUKİ NİTELİĞİ

Av.Ali Mert KARAKILÇIK

Kıymetli evrakın zayi nedeniyle iptali davası yalnızca senet üzerinde hak sahibi olan meşru hamil tarafından açılabilir. Nitekim 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun kıymetli evrakın iptali dava şartlarını düzenleyen 651.maddesinde yer alan; “(1) Kıymetli evrak zayi olduğu takdirde mahkeme tarafından iptaline karar verilebilir. (2) Kıymetli evrakın zayi olduğu veya zıyaın ortaya çıktığı anda senet üzerinde hak sahibi olan kişi, senedin iptaline karar verilmesini isteyebilir.” şeklinde düzenleme ile kıymetli evrakın iptali davasının yalnızca meşru hamil tarafından açabileceği hükme bağlanmıştır.

Yargıtay uygulaması ve doktrinde de kambiyo senedi üzerinde hak sahibi olmayan şahsın iptal davası açma hususunda dava ehliyeti bulunmadığı vurgulanmaktadır. Gerçekten de Türk Ticaret Kanunu’nun 651/2.maddesine göre kıymetli evrakın zayi olduğu veya zıyaın ortaya çıktığı zamanda senet üzerinde hak sahibi olan şahıs senedin iptalini isteyebilir. Hak sahibi olan şahıs senet üzerinde hak sahibi olan senedin maliki, zilyedi, intifa hakkı sahibi, rehin hakkı alacaklısı veya bunların temsilcileri olabilir. Yani davanın davacısı; senedin maliki sıfatıyla zilyedi, rehin alacaklısı, intifa hakkı sahibi veya vekili olabilir. Burada önemli olan senet üzerindeki zilyetliğin veya ayni bir hakkın mevcut olmasıdır. Senetteki hakkın sahibi olmayan, intifa hakkı sahibi olmayan veya rehin hakkı alacaklısı sıfatını taşımayan bir kimsenin iptal davası açma hususunda dava ehliyeti yoktur. Bu sebeple kıymetli evrakın zayi nedeniyle iptali, yalnızca son ve meşru hamil tarafından istenebilmektedir.

Yargıtay 13.Hukuk Dairesi’nin konu hakkında 04.12.2008 tarihli bir kararında çekin iptalini isteme hakkının sadece hamile ait olduğu, keşideciye böyle bir hak tanınmadığı ifade edilmiştir.

Yargıtay 11.Hukuk Dairesi 13.10.2015 tarihli kararında ise emre yazılı senedin zayi olması nedeniyle iptal davasını, emre yazılı senedin zayi olduğu veya zıyaın ortaya çıktığı anda senet üzerinde hak sahibi olan gerçek hamilin açabileceğini, iptali isteyecek hak sahibinin, senet zayi olmasaydı senedin borçluya ibraz ederek hakkı talep edecek olan kişi olduğunu vurgulamıştır.

Konuya çekin zayi nedeniyle verilen çek iptal kararlarının hukuki niteliği açısından da bakmak gerekir. Yargıtay uygulaması ve doktrinde ifade edildiği üzere kıymetli evrakın iptali kararları maddi hukuk açısından kesin hüküm teşkil etmez. Bu kararlar bir ilam değil, tespit niteliğine haiz kararlardır. Bunun haricinde maddi hukuk açısından hukuki neticesi yoktur. Hasımsız olarak açılan zayi nedeniyle iptal davasında çekin iptaline karar verilmesi, senedi elinde bulunduran meşru hamilin takip hakkına etki etmez. Nitekim kıymetli evrakın zilyedi, senedin meşru hamili olduğunu iddia ederek iptal kararının iptali istemiyle dava açıp zayi nedeniyle verilen iptal kararını her zaman ortadan kaldırabilir, kıymetli evraka dayalı haklarını her zaman ileri sürebilir. Bu husus ticari senetlerin güvenli tedavül etmesinin de tabii sonucudur.

Yargıtay 11.Hukuk Dairesi 15.01.2007 tarihli kararında çekin kaybolması nedeniyle açılan davada verilmiş bulunan iptal kararının, bir ilam değil, tespit niteliğine haiz bir karar olduğu, hasımsız olarak verilmiş bulunduğundan davada taraf olmayan iyi niyetli 3.kişileri bağlamayacağı, bu hususu ticari senetlerin güvenli tedavül etmesinin tabii sonucu olduğunu ifade ederek iptal kararının senedi elinde bulunduranın takip hakkına etki etmeyeceğini belirtmiştir.

Yargıtay 12.Hukuk Dairesi de 20.11.2001 tarihli bir kararında ise; takip alacaklısının yetkili hamil olduğunu, hamilin taraf olmadığı ve hasımsız olarak açılan dava sonucunda çekin iptaline dair verilen kararın hamilin takip hakkına etki etmeyeceğini belirtmiştir. Bu kapsamda çekin zayi nedeniyle verilen çek iptal kararları bir ilam değil, tespit niteliğine haiz kararlar olarak değerlendirilmektedir.

Bu kapsamda mahkemece yapılan ilana rağmen hamili olduğu ticari senedi her nasılsa dava dosyasına ibraz edememiş olan senet zilyedi, verilen iptal kararı ile bağlı değildir. Senet zilyedinin, senedin meşru hamili olduğunu iddia ederek iptal kararının iptali istemiyle ayrı bir dava açıp zayi nedeniyle verilen iptal kararını ortadan kaldırarak senede dayalı haklarına kavuşması bir başka deyişle senede dayanarak ödeme talebinde bulunması mümkündür.

Gerçekten de Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 303. maddesi gereğince kesin hüküm, ancak hasımlı davalarda, tarafları, dava sebebi ve konusunun aynı olduğu durumlarda söz konusu olabilir. İptal davası hasımsız açıldığından, mahkemece verilen iptal kararı kesin hüküm teşkil etmez. Mahkemece belirtilen süre içinde hamilin ortaya çıkmaması veya senedi mahkemeye ibraz etmemesi halinde, senet üzerindeki bütün haklar ortadan kalkmaz. Gerçek ve meşru hamil, mahkemece verilen iptal kararının haksız ve yanlış olması nedeniyle iptalini talep edebilir.

Yargıtay 11.Hukuk Dairesi konuya ilişkin olarak 5.6.2002 tarihli kararında özetle; “…İptal kararı, aksi ispat edilene kadar geçerlidir. Hak sahibi olduğunu iddia eden kişi, iptal kararının iptali için görevli ve yetkili asliye ticaret mahkemesinde ayrı bir dava açabilir. Mahkemece verilen iptal kararı, aksi ispat edilene kadar davaya konu senedin zayi olduğunun tespitine yönelik bir karardır. Mahkemece verilen iptal kararı, senedin yerine kaim olamaz.” şeklinde hüküm tesis etmiştir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu da 25.06.1997 tarihli kararında; kıymetli evrakın iptaline ilişkin davanın çekişmesiz yargı alanına girdiğini belirterek bu gibi davalarda verilen kararların maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmeyeceğini vurgulamıştır. Kararın devamında; “Kıymetli evrakın iptaline ilişkin davanın çekişmesiz yargı alanına girdiği açıktır. Bu davalar hasımsız olarak açılır ve çekişmesiz yargıya tabi bu gibi davalarda verilen kararlar maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmez. Bu nedenle bu kararlar aleyhine kanun yollarına başvurulsa bile kesin hüküm oluşturmadıklarından açılacak bir iptal davası ile değiştirilebilir ve ortadan kaldırılabilirler.” açıklamalarına yer verilmiştir.

Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’nin 17.01.2013 ve 04.12.2014 tarihli kararlarında da;  zayi nedeniyle verilen iptal kararından sonra, senedi elinde bulunduranın bu senede dayanabilmesi için iptal kararını ayrı bir iptal davası ile ortadan kaldırması gerektiğini vurgulamıştır. Daire kararlarında ortada biri çeke, diğeri ise zayi nedeniyle iptal kararına dayalı iki hamilin bulunması durumunda bir çekten dolayı iki meşru hamil olamayacağından gerçek hak sahibinin tespitinin gerektiği, mahkemece kambiyo senedi hamiline çek iptal kararı alan tarafı hasım göstermek suretiyle çekin iptaline ilişkin ilamın iptalini talep etmek ve dolayısı ile meşru hamilin kim olduğunu açacağı bu dava ile kanıtlamak üzere mehil verilmesi gerektiği ifade edilmiştir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 05.06.2002 tarihli başka bir kararında meşru hamilin tayini hususunda, hamiline yazılı çeki süresinde bankaya ibraz eden ve çeki elinde bulunduran şahsın meşru hamil sayılacağını ancak çek iptal kararı alan şahsı davalı göstermek suretiyle bu şahsın aldığı çekin iptaline ilişkin ilamın iptalini talep etmek ve dolayısıyla meşru hamilin kim olduğunu açacağı bu dava ile kanıtlamakla yükümlü olduğunu belirtmiştir.

SONUÇ OLARAK; kıymetli evrakın iptali davaları yalnızca senedin meşru hamili tarafından açılabilir. Kambiyo senedi üzerinde hak sahibi olmayan şahsın iptal davası açma hususunda dava ehliyeti yoktur. Hak sahibi olan şahıs, senedin maliki, zilyedi, intifa hakkı sahibi, rehin hakkı alacaklısı veya bunların temsilcileri olabilir. Dava sonucunda verilecek kıymetli evrakın iptali kararları, maddi hukuk açısından kesin hüküm teşkil etmez. Bu kararlar bir ilam değil, tespit niteliğine haiz kararlardır. Bunun haricinde maddi hukuk açısından hukuki neticesi yoktur.