LİMİTED ORTAKLIĞIN HAKLI NEDENLE FESHİ DAVALARINDA DAVACI ORTAĞIN ŞİRKETTEN ÇIKARILMASINA KARAR VERİLMESİNİN ŞARTLARI

Av.Ali Mert KARAKILÇIK

6012 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun “Sona erme sebepleri ve sona ermenin sonuçları” başlıklı md.636/3’te; “(3) Haklı sebeplerin varlığında, her ortak mahkemeden şirketin feshini isteyebilir. Mahkeme, istem yerine, davacı ortağa payının gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortağın şirketten çıkarılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme hükmedebilir.” şeklinde düzenleme mevcuttur. Mahkemenin bu yetkisi haklı bir sebebin varlığı ve şirketin bu sebebe dayanarak sona erdirilmesinin adil olduğunu belirlendiği takdirde ortaya çıkmakta, mahkeme ancak bu şartla ortağın şirketten çıkarılmasına karar verebilmektedir.

Yani mahkemenin şirketin feshi istemiyle açılan bir davada davacı ortağın şirketten çıkarılmasına karar verebilmesi için şirketin feshi için haklı bir sebebin bulunduğunu tespit etmesi gerekmektedir. Ayrılmaya sebep olacak bu haklı sebebin de şirketin feshini meşru kılacak nitelikte ve ağırlıkta olması gerekir. Mahkeme şayet, somut olaydaki olguların şirketin feshini gerekli kılacak ağırlıkta olmadığı kanaatine varırsa davacı ortağın şirketten ayrılmasına da karar veremez.

Yargıtay 11.Hukuk Dairesi konuya ilişkin olarak 21.03.2016 tarihli kararında davacıların somut olmayan ticari hayatla ilgisi olmayan sebeplerden dolayı şirketten uzaklaşmasının haklı neden olarak kabul edilmeyeceğini, bu durumun davalı şirket ya da diğer ortaklardan kaynaklandığının sabit olmadığını, genel kurul kararının bulunmaması nedeniyle kar payının dağıtılmaması hususunun fesih nedeni olmayacağını, bu durumda Türk Ticaret Kanunu gereğince şirketin feshini gerektirir haklı sebeplerin bulunmaması nedeniyle fesih yerine çıkma ve pay değerinin ödetilmesine ilişkin talebin de yerinde olmadığını ifade etmiştir.

Doktrinde de benzer şekilde ortaklığın sona erdirilmesi için gerekli olan haklı sebepler mevcut değilse, davacı ortağın TTK.636/3’e göre çıkarılması ve ona ayrılma akçesinin ödenmesinin söz konusu olmayacağına, hakimin fesih talebine alternatif olabilecek başka bir çözüme karar verebilmesinin, öncelikle feshin şartlarının gerçekleşmesine bağlı olduğuna dair görüşler mevcuttur. Nitekim Limited ortaklıkların feshi istemiyle ortaklar tarafından açılan davalarda şirketin feshi ancak Türk Ticaret Kanunu’nun 636/3. maddesinde yer alan kriterlerin ortaklar arasında yaşanan somut olaylarda gerçekleşmesi ve davacı tarafından ispatlanabilmesi halinde mümkün görülmektedir. Anılan kanun maddesindeki şartlar genel-geçer soyut beyanlarla değil, somut deliller ile ispat olunması gereken hususlardır.

Bu kapsamda limited ortaklıkların haklı sebeple feshi ya da ortaklıktan çıkma istemiyle açılan bir davada, davacı ortağın haklı sebebin gerçekleşmesi bakımından ya hiç kusurunun bulunmaması ya da daha az kusurlu olması gerekmektedir. Ortaklar arasında meydana gelen ve güveni sarsan olayların davacı ortağın eylemlerinden kaynaklanması halinde, kusurlu ortağın şirketin feshini ya da ortaklıktan çıkmayı istemesi olanaklı değildir. TTK m. 636/3 hükmü uyarınca, limited şirketin haklı sebeple feshini isteyen tarafın kusursuz ya da daha az kusurlu olması gerektiğinden, fesih talebine bağlı çıkarma kararında da çıkarılan tarafın kusursuz veya daha az kusurlu olması gerekir.

Haklı sebep teşkil eden duruma davacının kendi kusuru ile sebep olması halinde ortağın ortaklıktan çıkarılmasına karar verilmesi de olanaklı değildir. Aksi durum, kişinin kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edememesi ilkesine aykırı düşer. Bilindiği üzere 6100 s. HMK’nın “Yargılamaya Hakim Olan İlkeler” başlıklı ikinci bölümünün “Dürüst davranma ve doğruyu söyleme yükümlülüğü” başlıklı 29. maddesinde “1) Taraflar, dürüstlük kuralına uygun davranmak zorundadırlar.(2) Taraflar, davanın dayanağı olan vakıalara ilişkin açıklamalarını gerçeğe uygun bir biçimde yapmakla yükümlüdürler.” düzenlemesine yer verilmiştir. Yine 4721 s. TMK’nın “dürüst davranma” başlıklı 2. maddesinde “Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.” şeklinde düzenleme mevcuttur. Bu kapsamda kusurlu ortak, TMK.md.2’de yer alan dürüstlük kuralına ve bu kuralın hukuk usulündeki yansıması olan dürüst davranma ve doğruyu söyleme yükümlülüğüne aykırı hareket ederek kendi kusurlu davranışlarına dayanıp bir de şirketin feshini ya da ortaklıktan çıkarılmasını talep edemez.

Yargıtay 11.Hukuk Dairesi 13.06.2016 kararında ortaklar arasındaki güven ilişkisinin sona ermesine kusuruyla sebebiyet veren ortağın kendi kusuruna dayanarak fesih ve tasfiyeyi istemesinin ilke olarak kabul edilemeyeceği, zira hiç kimse kendi kusurlu davranışlarından kendisi lehine sonuç çıkartamayacağı, aksi düşüncenin kabulünün kusurlu ortağın kendi kusurundan fayda sağlaması, kusurunun ödüllendirilmesi anlamına geleceği belirtilmiştir.

Yargıtay 11.Hukuk Dairesi konuya ilişkin 29.09.2005 tarihli bir başka kararında davacı ortağın haklı nedenlerin ortaya çıkmasında kusuru olmaması gerekmekle birlikte yaşanan olaylara davacı ortağın kendisinin eylem ve işlemlerinin katkısının da bulunmaması gerektiğini ifade etmektedir.

Doktrinde de Yargıtay uygulamasına benzer şekilde limited ortaklıklarda ortakların ancak haklı sebebin varlığı halinde mahkemeden ortaklığın feshini isteyebileceği, diğer bir anlatımla limited ortaklığın feshine ilişkin böyle bir davanın açılabilmesi için temel şartın, haklı sebebin varlığı olduğu, haklı sebep gerçekleşmedikçe böyle bir fesih davası açılabilmesi ve sonuç alınabilmesine olanak bulunmadığı belirtilmektedir. Yine doktrinde bir başka görüşe göre davacı ortağın kusurlu olmasının, davanın dayanaksız kalmasına neden olacağı, ortaklar arasında meydana gelen ve güveni sarsan durumların davacı ortağın eylemlerinden kaynaklanması durumunda dava açarak haklı sebeple ortaklığın feshini isteyemeyeceği, örneğin bir diğer ortağa hakaret eden veya onun hakkında iftirada bulunan ortağın, bir de fesih davası açmasının mümkün olmadığı ifade edilmektedir.

SONUÇ OLARAK; limited ortaklığın feshi istemiyle açılan bir davada davacı ortağın feshe bağlı bir diğer çözüm olan şirketten çıkarılmasına karar verilebilmesi için şirketin feshi için haklı bir sebebin bulunduğunun tespit edilmesi gerekmektedir. Ayrılmaya sebep olacak bu haklı sebebin de şirketin feshini meşru kılacak nitelikte ve ağırlıkta olması gerekir. Şayet, somut olaydaki olguların şirketin feshini gerekli kılacak ağırlıkta olmadığı kanaatine varılırsa davacı ortağın şirketten ayrılmasına karar verilemez.