REHNİN PARAYA ÇEVRİLMESİNE İLİŞKİN İLAMSIZ İCRA TAKİPLERİNDE TAKİP TALEBİNİN VERİLECEĞİ YETKİLİ İCRA DAİRESİ

Av.Ali Mert KARAKILÇIK

Rehnin paraya çevrilmesine ilişkin ilamsız icra takiplerinde takip talebinin verileceği yetkili icra dairesi, ilamsız icrada yetkili olan icra dairesi (İİK.m.50) ve ipotekli taşınmazın bulunduğu yerdeki icra dairesidir (İİK.m.148)[1]. Dolayısıyla alacaklı ipoteğin paraya çevrilmesine ilişkin ilamsız takip yolunda takip talebini, borçlunun yerleşim yeri, sözleşmenin ifa edileceği, sözleşmenin yapıldığı veya ipotekli taşınmazın bulunduğu yerdeki icra dairesine verebilir[2].

İİK’nın 148’inci maddesinde; “Taşınmaz ipotek alacaklısı, yetkili veya taşınmazın bulunduğu yer icra dairesine elindeki ipotek belgesinin akit tablosunun tapu idaresince verilmiş resmi bir örneğini ibrazla alacağın miktarını bildirir ve 58 inci maddeye göre takip talebinde bulunur.” şeklinde düzenleme mevcuttur. İİK 50. maddenin yollamasıyla HMK’nın yetkiye ilişkin hükümleri yetkili merciinin tespitinde uygulanacak olup HMK’nın 10’uncu maddesine göre de sözleşmenin ifa yeri yetkili icra dairesi olarak değerlendirilebilir. Nitekim HMK’nın “Sözleşmeden doğan davalarda yetki” başlıklı 10’uncu maddesinde; Sözleşmeden doğan davalar, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de açılabilir.” şeklinde düzenleme mevcuttur. Madde metninde geçen ifa yeri ise Türk Borçlar Kanununun 89’uncu maddesinde düzenlenmiştir. Madde metni; Borcun ifa yeri, tarafların açık veya örtülü iradelerine göre belirlenir. Aksine bir anlaşma yoksa, aşağıdaki hükümler uygulanır;

  1. Para borçları, alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde,
  2. Parça borçları, sözleşmenin kurulduğu sırada borç konusunun bulunduğu yerde, …” şeklindedir. HMK ve TBK’nın para borçlarına ilişkin açık hükümleri gereğince borçluların borçlarını ifa etmek için alacaklının yerleşim yerinde ödeme yapmaları gerekeceğinden alacaklının, kendi yerleşim yeri icra dairesinde de takip başlatabileceğinin kabulü gerekir. Yargıtay uygulamasında da aynı görüş hakimdir. Nitekim Yargıtay bir kararında ipotekli alacaklının ipotekle teminat altına alınan alacağı için kendi ikamet adresinde icra takibi yapabileceği vurgulamıştır;

“…Ayrıca; BK m. 73’e göre; para borçları, alacaklının ikametgahında ödenmesi gerektiğinden, alacaklı, sözleşmeden doğan bir para alacağını sözleşmede, ayrıca yetkili yer gösterilmiş olmadıkça kendi ikametga­hının bulunduğu yerdeki icra dairesinde takip konusu yapabilir. Örneğin; kiralayan kira alacağı için, ipotekli alacaklı, ipotekle teminat altına alınmış olan alacağı için (Bkz., 12. HD. 23.12.1985 T. 5981/11398; 24.11.1986 T. 2596/12775), alacağını konkordatoya yazdırmış olan alacaklı, konkordatoya dahil edilen bu alacağı için kendi ikametgahının (yerleşim yerinin) bulunduğu yerde, icra takibi yapılabilir…”[3]

Yargıtay itirazın iptaline konu olacak faturaya dayalı takiplerde alacağın para alacağından kaynaklanmasından ötürü alacaklının ikametgahı mahkemesinin de yetkili olduğuna dair kararları mevcuttur;

“Mahkemece davalının yetkili idare merkezinin Dicle ilçesi olması nedeniyle yetki itirazının kabulüne karar verilmiş ise de itirazın iptaline konu alacak faturaya dayalı olup, davacı tarafından bu konuda fatura örneği ve faturadaki malların teslimine yönelik teslim alan imzası bulunan sevk irsaliyesi ibraz edilmiş olup, bu durumda mahkemece taraflar arasındaki ticari ilişkinin varlığı hususu araştırılarak, BK’nın 73.(TBK’nın 89) maddesi uyarınca alacağın bir para alacağından kaynaklanmasına göre alacaklının ikametgahı mahkemesinin de yetkili olduğu gözetilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.”[4]

Yargıtay bir kararında da alacaklının yetkili icra dairesine ilişkin düzenlemelerde geçen hakkını,  seçimlik hak olarak değerlendirmiştir;

“…İİK’nın 50.maddesine göre, HMK’nın yetkiye dair hükümleri para borcuna dair takiplerde kıyas yoluyla uygulanacağından, davacı, yetkili icra dairesi yönünden seçimlik hakkını 4077 sayılı yasanın 23/3.maddesi ve HMK’nın 14/1.maddesi gereğince ikametgahı ve şubenin bulunduğu icra dairesi yönünden kullanmıştır. O halde mahkemece, işin esasına girilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yetkili icra dairesinde icra takibi yapılmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.”[5]

Yargıtay para alacaklarına dayalı icra takiplerinde, alacağın dayandığı hukuki ilişkiyi irdelemeksizin alacağın para alacağı olmasını alacaklının ikametgah icra dairesinin yetkili olması için yeterli görmektedir. Nitekim taşıma bedelinin tahsili amacıyla yapılan[6], kefilin ödediği bedelin diğer kefilin payı oranında rücuen tahsili amacıyla girişilen icra takibinde[7], krom madeni satışından kaynaklı takipte[8], havale yoluyla gönderilen para alacağının tahsili istemiyle ilgili olarak açılan davada[9], ticari satıştan kaynaklı alacağın tahsili amacıyla yapılan icra takibinde[10]  alacaklının yerleşim yeri icra dairesinin yetkili olduğunu belirtmiştir.

Yargıtay’ın takip konusu alacağın sözleşmeden kaynaklanması halinde sözleşmenin ifa edileceği yer icra dairesi ve mahkemesinin yetkili olduğuna dair de çok sayıda kararı mevcuttur. Bu hususta Yargıtay bir kararında sözleşmeden doğan davalarda akdin ifa edileceği yer mahkemesinin yetkili olmasını TBK’nın 89/1’inci maddesine dayandırmıştır;

“Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılamasında; taraflar arasında imzalanan 23.10.2009 tarihli sözleşmeye göre İstanbul icra daireleri ve mahkemelerine dair yetki şartı konulduğu, davalı hakkında 03.02.2011’de ilamsız icra takibi başlatıldığı, davalının 23.10.2009’da icra dairesinin yetkisine itiraz ettiği dosya kapsamından anlaşılmaktadır. …HMK’nın 10.maddesince sözleşmeden doğan davalarda akdin ifa edileceği yer mahkemesi de açılacak davalarda yetkilidir. Bu bağlamda BK’nın 73.maddesine göre para alacağı aksi kararlaştırılmamış ise alacaklının ikametgahında ödenmesi gerekir. Davacı alacaklı İstanbul’da ikamet ettiğine göre İstanbul icra dairesi ve mahkemeleri davaya bakmaya yetkilidir. Mahkemece işin esası incelenip sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle davanın reddi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.”[11]

“…Takip konusu alacak sözleşmeden kaynaklanıyor ise sözleşmenin ifa edileceği yer icra dairesi ve mahkemesi yetkilidir (HUMK m.10, HMK m.10) sözleşmenin ifa edileceği yer kararlaştırılmamışsa BK’nın 73. (TBK m.89) maddesine göre para alacağının alacaklının ikametgahında ödenmesi gerekir. Taraflar arasında vekalet sözleşmesinin varlığı konusunda uyuşmazlık olmadığına göre HUMK.10 (HMK m.10) ve BK.73/1 (TBK.m.89) maddesi uyarınca alacaklının ikametgahındaki icra dairesinde de takip yapılabilir ve dava açılabilir. Mahkemece bu yön gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.”[12]

[1] KURU, s.999.

[2] KURU, s.999.

[3] Y.12. HD. 23.12.1985 T. 5981/11398 ; 24.11.1986 T. 2596/12775 – Talih UYAR, TBB Dergisi, s.329-330, Genel Haciz Yolu ile İlamsız Takiplerde Yetkili İcra Dairesi, Sayı 56, 2005).

[4] Y.19.HD. 22.09.2014 T. 9922/13892 – Aynı yönde;Dava, faturaya dayalı alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibine yönelik itirazın iptali istemine ilişkindir. HMK’nın 6.maddesi gereğince bir davada genel yetkili mahkeme, davalının yerleşim yerinin bulunduğu yer mahkemesidir. Aynı kanunun 10.maddesinde sözleşmeden doğan davalar için sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinin de yetkili olduğu belirtilmiştir ki bu da özel yetkiye ilişkin bir düzenlemedir. Ayrıca BK’nın 73.maddesi uyarınca para alacağına ilişkin davalarda aksi kararlaştırılmadıkça para borcu alacaklının yerleşim yerinde ödenmesi gerektiğinden alacaklının bulunduğu yer mahkemesi de yetkilidir. Dolayısıyla dava, davacının seçimine göre, hem genel hem de özel yetkili mahkemede açılabilir (Bkz: HGK. 5.11.2003, 2003/13-640-627 sayılı kararı). Az yukarıda anılan BK’nın 73.maddesi gereğince faturaya dayalı para alacağının tahsili amacıyla başlatılan icra takiplerine yönelik itirazın iptali istemiyle açılan eldeki davada İstanbul mahkemeleri bu davaya bakmaya yetkilidir. Mahkemece değinilen bu yönler gözetilerek işin esasına girilip hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde yetkisizlik nedeniyle dava dilekçesinin reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.” (COŞKUN, Mahmut: İtirazın İptali Menfi Tespit ve İstirdat, Seçkin Yayınevi, ANKARA 2015, s.100).

[5] Y.13.HD. 17.03.2014 T. 6669/7533 – COŞKUN, İtirazın İptali Menfi Tespit ve İstirdat, s.102.

[6] Y.11.HD. 28.10.2013 T. 14404/18887; “Dava, taşıma bedelinin tahsili amacıyla yapılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir. Akdi ilişkiden kaynaklanan taşıma ücretinin talep edildiği konusunda taraflar arasında bir uyuşmazlık yoktur. Taşıma ücreti alacağı, bir miktar para alacağı olup alacaklının ikametgahında ödenmektedir. Bu itibarla, dava tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı BK’nın 73/1.maddesi (Yeni BK.m.89/1) uyarınca bu tür davalara alacaklının ikametgahının bulunduğu yer mahkemesinde bakılacağı dikkate alınmak suretiyle yetki itirazının reddine karar verilerek yargılamaya devam edilmesi gerekirken yukarıda yazılı gerekçeyle yetkisizlik kararı verilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.” (COŞKUN, İtirazın İptali Menfi Tespit ve İstirdat, s.105-106).

[7] Y.19.HD. 11.12.2013 T. 14509/19738; “Dava, birlikte kefillerden davacının ödediği bedelin diğer kefilin payı oranında rücuen tahsili amacıyla girişilen icra takibine yönelik icra takibine yönelik itirazın iptali istemine ilişkindir. Taraflar arasında birlikte kefalet ilişkisi bulunduğu ve davacının kefalet sebebiyle alacaklıya ödeme yaptığı konularında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık, öncelikle icra dairesinin yetkili olup olmadığı yönünde toplanmaktadır. Somut olayda bir miktar para alacağı talep edildiğine göre dava tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK’nın 89/1 ve 6100 sayılı HMK’nın 10.maddesi uyarınca alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yeri icra dairesi olan İskenderun icra dairesi ve mahkemelerinin de yetkili olduğu ve dava şartının gerçekleştiği gözetilmeden somut olaya uygun düşmeyen gerekçelerle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.” (COŞKUN, İtirazın İptali Menfi Tespit ve İstirdat, s.106).

[8] Y.19.HD. 05.12.2012 T. 12792/18451; “Dava, İİK’nın 67.maddesi gereğince faturaya dayalı alacağın tahsili için başlatılan ilamsız icra takibinin davalı tarafça yapılan itirazın iptali istemine ilişkin olup, davalı taraf takip dosyasına yasal süresi içinde sunduğu ödeme itiraz dilekçesinde takibin yapıldığı icra dairesinin yetkisine itiraz etmiş, mahkemece davalı tarafın itirazı kabul edilerek takibin yetkili icra dairesinde yapılmamış olması nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir. Oysa davalı taraf cevap dilekçesinde takip konusu faturanın yanlar arasındaki krom madeni satışından kaynaklandığını ileri sürmüş olup, bu durumda akdi ilişkiyi kabul etmiştir. O halde, icra iflas kanunun 50.maddesi delaletiyle HUMK’un 10.ve BK’nın 73.maddeleri gereğince sözleşmenin ifa edileceği yer olan davacı-alacaklının ikametgahının bulunduğu Erzincan icra daireleri takipte yetkili olacağından mahkemece takibin yetkili icra dairesinde yapılmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.” (COŞKUN, İtirazın İptali Menfi Tespit ve İstirdat, s.108).

[9] Y.13.HD. 05.12.2012 T. 18837/27747; “…Aynı kanunun 10.maddesinde sözleşmeden doğan davalar için, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinin de yetkili olduğu belirtilmiştir ki bu da özel yetkiye ilişkin bir düzenlemedir. Ayrıca BK’nın 73.maddesi uyarınca para alacağına ilişkin davalarda aksi kararlar kurulmadıkça para borcu alacaklının yerleşim yerinde ödenmesi gerektiğinden alacaklının bulunduğu yer mahkemesi de yetkilidir. Dolayısıyla dava, davacının seçimine göre, hem genel hem de özel yetkili mahkemede açılabilir. Somut olayda dosya kapsamı ile davacının yerleşim yerinin Beykoz ilçe sınırları içeriğinde bulunduğu sabittir. Az yukarıda anılan BK’nın 73.maddesi gereğince, borç olduğu belirtilerek havale yoluyla gönderilen para alacağının tahsili istemiyle açılan davanın, Beykoz mahkemesi bu davaya bakmaya yetkilidir. Mahkemece değinilen bu yönler gözetilerek işin esasına girilip hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde yetkisizlik nedeniyle dava dilekçesinin reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır bozmayı gerektirir.” (COŞKUN, İtirazın İptali Menfi Tespit ve İstirdat, s.109).

[10] Y.19.HD. 04.12.2012 T. E.2012/13979, K.2012/18347; “Dava, ticari satıştan kaynaklı alacağın tahsili amacıyla yapılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Davalı vekili, ön inceleme duruşmasında icra dairesinin yetkili olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, faturaya dayalı alacaklarda yetkili mahkemenin davalının yerleşim yeri mahkemesi olduğu, bu nedenle icra dairesinin yetkisine yönelik itirazın yerinde bulunduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, kararı taraf vekilleri temyiz etmiştir. Davalı vekili itirazında, takip dayanağından herhangi bir borcun bulunmadığını beyan etmişse de dosya içeriğinde taraflar arasındaki bakiye borcun 30.275 TL olduğuna dair imzalı bir belge bulunması karşısında mahkemece bu belgenin de değerlendirilip İİK’nın 50, BK’nın 73 ve HMK’nın 10.maddesi de gözetilerek bir karar verilmesi gerekirken, takibin sadece faturaya dayandığı gerekçesiyle yetki itirazı hakkında yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.” (ATEŞ, Mustafa: Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yargıtay İlke Kararları, Yetkin Yayınevi, ANKARA 2014, s.10,).

[11] Y.13.HD. 23.1.2013 T. 2012/24803; 1239 – COŞKUN, İtirazın İptali Menfi Tespit ve İstirdat, s.108).

[12] Y.19.HD. 11.10.2012 T. E.2012/7507, K.2012/14947 – ATEŞ, s.109. (Aynı yönde “…Türk Borçlar Kanuna (m.89, I/cümle 2) göre, eğer taraflar ifa yerini açıkça kararlaştırmamışlarsa para borçlarında ödeme (borcun yerine getirilmesi), alacaklının verme zamanındaki yerleşim yerinde yapılır. Buradaki para borcu ibaresi, yalnızca “ödünç verilen para” (sözleşmeden kaynaklanan bir para alacağı) anlamında değil dava edilen alacağın hangi sebeple olursa olsun para alacağı olması anlamındadır. Para borcunun kaynağı, sözleşme olabileceği gibi, haksız fiil ya da sebepsiz zenginleşme ya da başka bir neden de olabilir. …Bu sebeple ifa yeri mahkemesinin yetkisi, örneğin, ödünç olarak verilen paranın geri alınmamasında olduğu gibi, kira parasının geri alınamaması, satım bedelinin geri alınmaması gibi hallerde de; tazminat alacağında da geçerlidir.” (YILMAZ; Ejder: Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerhi, Cilt I, 3.Baskı, Yetkin Yayınları, ANKARA 2017, s.143).