Avukat Ali Mert Karakılçık
Doktrinde ifade edildiği üzere TMK.m.565/4 kapsamında tenkisin uygulanabilmesi için, objektif ve sübjektif koşulların birlikte gerçekleşmesi gerekir. Burada bahsi geçen objektif koşul, mirasbırakanca yapılan kazandırmanın saklı payı ihlal etmesi olup, bu koşul ilk koşuldur. Diğer koşul olan sübjektif koşul ise mirasbırakanın bu kazandırmayı saklı paya dokunmak, saklı payı zedelemek amacıyla yapmış olması yani saklı payları etkisiz kılmak amacıyla yapılmış olmasıdır (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi Başkanı Aydın TEKDOĞAN, Mirasta Denkleştirme ve Tenkis Davaları, s.192). Dolayısıyla tenkis davası açılabilmesi için en birinci ve mutlak kural, saklı payın ihlal edilmesidir. Saklı payı ihlal edilmeyen mirasçının dava açma hakkı yoktur (Yargıtay 2.Hukuk Dairesi Başkanı Ömer Uğur GENÇCAN, Miras Hukuku, s.589 ; Dr.Ahmet NAR, Türk Miras Hukuk Hukukunda Tenkis, Erzincan 2016, s.91). Burada mirasbırakanın saklı payı ihlal kastının, kazandırmanın yapıldığı anda bulunup bulunmadığının araştırılması gerekir. Nitekim kazandırma anında murisin saklı payı ihlal kastı yoksa davacının tenkis talebi haklı görülemez (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi Başkanı Aydın TEKDOĞAN, Mirasta Denkleştirme ve Tenkis Davaları, s.194-195). Bu çerçevede muris tarafından minnet duyguları ile hareket edilmesi, ölünceye kadar bakma akdi yapılması, davalının emek ve para harcaması, temlikin uzun yıllar önce yapılması, denkleştirme amacının bulunması gibi hallerde kural olarak saklı payı zedeleme kastının bulunmadığı kabul edilmelidir (Yargıtay 2.Hukuk Dairesi Başkanı Ömer Uğur GENÇCAN, Miras Hukuku Ankara 2016, s.590).
Tüm bu hususlarla birlikte Türk miras hukuku doktrininde, sağlararası tasarrufları konu alan miras uyuşmazlıklarında, murisin henüz sağ ve kendi malvarlığı üzerinde sınırsız hak ve tasarruf ehliyetine sahip olduğu (ölümünden 1 yılı aşkın süre önce) döneme ait şahsi iradesinin korunması gerektiğini önemle vurgulanmaktadır (Dr.Ahmet NAR, Türk Miras Hukukunda Tenkis, İstanbul 2016, s.4-5). Nitekim ölüme bağlı bir tasarrufla yasal mirasçısını miras hakkından tamamen yoksun bırakan kişi aslında kendi malı üzerinde tasarrufta bulunmamaktadır. Zira murisin ölüme bağlı tasarrufla yaptığı işlemin sonuçları ancak o ölünce doğacaktır. Öldüğünde ise artık hukuken kişi olmaktan çıktığı için muris hiçbir şeye sahip olamayacağından, esasen kendisine ait olmayacak bir malvarlığı üzerinde tasarruf etmiş sayılacaktır (Prof.Dr. Mustafa DURAL – Prof.Dr.Turgut ÖZ, Türk Özel Hukuku Cilt-IV Miras Hukuku, İstanbul 2019, s.236). Ancak muris, sağ olduğu dönemde kendi iradesiyle kişisel malvarlığı üzerinde tasarrufta bulunduğundan mülkiyet hakkı çerçevesinde tasarruf iradesine saygı gösterilmesi gerekmektedir.
Yukarıda belirtilen bu hususlarda Yargıtay da benzer şekilde miras bırakanın TMK.m.564 kapsamında tasarruf oranını aşan kazandırmasında saklı payları zedeleme kastının bulunup bulunmadığının objektif (nesnel) ve sübjektif (öznel) unsurlar dikkate alınarak belirlenmesi gerektiğini, zira tasarruf oranını aşan her kazandırmada saklı payları zedeleme kastının varlığından söz edilemeyeceğini (Y.1.HD. 31.5.2021 T. 2020/3146 E. 2021/2915 K.), davacının mahfuz hissesine tecavüz söz konusu değilse davanın reddedilmesi gerektiğini (Y.2.HD. 07.07.2005 T. 2005/8269 E. 2005/10759 K.), temliki tasarruflarda tenkis davalarına ilişkin 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararının uygulama yeri bulunmadığını, nitekim karşılıklı kazandırmaları içeren işlemlerin saklı pay sahiplerinin haklarını zedelemeyeceğini, bu nedenle de tenkis koşullarının oluşmayacağını (Y.1.HD. 15.2.2012 T. 2011/12996 E. 2012/1505 K.), miras bırakanın ölümünden bir yıldan daha önceki zamanda gerçekleştirdiği bağışlamaların, ancak saklı payı zedeleme kastıyla yapıldığının açıkça belli olması halinde tenkise tabi tutulabileceğini, bunun ispat edilememesi halinde tenkis davasının reddi gerektiğini vurgulamaktadır (Y.1.HD. 13.01.2009 T. 2008/18842 E. 2009/21 K. ; Benzer yönde İstanbul BAM 2.HD. 06.06.2017 T. 2017/634 E. 2017/670 K.).
Bu açıklamalar ışığında murisin saklı payları zedeleme kastının bulunup bulunmadığının objektif (nesnel) ve sübjektif (öznel) unsurlar dikkate alınarak belirlenmesinde ispat yükü, TMK.m.6 gereği davacıya aittir. Buna göre tenkis davalarında davacı, saklı paylı mirasçı olduğunu, saklı payının ihlal edildiğini ve saklı payına el atıldığını ispatlamak zorundadır. Sağlararası kazandırmalarda da aynı şekilde davacının, saklı payının hangi hukuki işlemle ihlal edildiğini ve yapılan işlemin varlığı yanında tenkise tabi olduğunu ispat etmesi zorunludur (Doç.Dr.Sezer ÇABRİ, Miras Hukuku Şerhi, İstanbul 2018, s.848). Bu kapsamda yapılan araştırmada mirasbırakanın kastının mirasçılardan mal kaçırmak, tenkis davası yönünden ise saklı payına el atmak olmadığı, aksine tamamen bir ivaz karşılığı veya mirasçıları arasında bu yolla adil bir paylaşım yapmak olduğu tespit edilirse davanın esastan reddi gerekir (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2.Hukuk Dairesi Başkanı Aydın TEKDOĞAN, Mirasta Denkleştirme ve Tenkis Davaları, s.426). Eş söylemle mirasbırakanın kazandırmayı yaparken saklı payları etkisiz kılma amacıyla hareket ettiği ispat edilemez ise, kazandırmanın TMK.m.565/b.4 gereği tenkise tabi tutulması mümkün değildir (Dr.Ahmet NAR, Türk Miras Hukuk Hukukunda Tenkis, Erzincan 2016, s.191 ; Benzer yönde Yargıtay 2.Hukuk Dairesi Onursal Başkanı Ali İhsan ÖZUĞUR, Miras Hukuku Cilt-I, 4.Baskı, Ankara 2016, s.468 ; Doç.Dr.Sezer ÇABRİ, Miras Hukuku Şerhi, Cilt-I, s.926). Yani TMK.m.565/4 kapsamında tenkise tabi sağlararası kazandırmalardan sonuncusu olan bu hüküm, yalnızca mirasbırakanın saklı pay kurallarını etkisiz kılma amacıyla yaptığı açık olan kazandırmalardan ibarettir. Bu hükmün kapsamına giren kazandırmalarda yapılan işleme değil, mirasbırakanın amacına bakılır. Dolayısıyla TMK.m.565’in ilk üç bendine giren kazandırmalarda kazandırmanın objektif olarak saklı payı ihlal etmesi yeterli olduğu halde, dördüncü bentte subjektif bir olgu olarak kazandırmanın saklı payı ihlal etme amacıyla yapılması aranır. Buna göre mirasbırakanın saklı pay kurallarını etkisiz kılmak amacıyla yaptığı açık olan kazandırmalar tenkise tabi olacak, mirasbırakanın böyle bir kastı yoksa kazandırma tenkise tabi olmayacaktır (Doç.Dr.Sezer ÇABRİ, Miras Hukuku Şerhi, Cilt-I, s.920). Sonuç olarak mirasbırakanın ölümünden önceki bir yıldan eski yapmış olduğu kazandırmalarda saklı pay kurallarını etkisiz kılma amacı kanıtlanamadığı takdirde davanın reddi gerekecektir (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi Başkanı Ömer Uğur GENÇCAN, Miras Hukuku, s.551). Bu noktada ispat yükü bakımından TMK m.6’da öngörülen genel ilke kuralları uygulanacaktır. Bu ilke uyarınca mirasçılar, ileri sürdükleri tenkis taleplerini dayandırdıkları olgu olan ‘‘kazandırmanın saklı payları etkisiz kılma amacıyla yapıldığını’’ ispatla yükümlüdürler (Dr.Ahmet NAR, Türk Miras Hukuk Hukukunda Tenkis, Erzincan 2016, s.192 ; İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi Başkanı Aydın TEKDOĞAN, Mirasta Denkleştirme ve Tenkis Davaları, s.193). Bu kapsamda murisin tasarruflarının saklı pay kurallarını etkisiz kılmak amacıyla yapıldığı hususunun ispatında objektif ve sübjektif deliller dikkate alınmalıdır (Yargıtay 2.Hukuk Dairesi Başkanı Ömer Uğur GENÇCAN, Miras Hukuku, s.590 ; İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi Başkanı Aydın TEKDOĞAN, Mirasta Denkleştirme ve Tenkis Davaları, s.430).
Yargıtay uygulamasında da doktrinle aynı şekilde bir akdin saklı pay kurallarını ihlal kastı ile yapıldığı ispat edilmedikçe, tenkisi yoluna gidilemeyeceği vurgulanmaktadır (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi Başkanı Aydın TEKDOĞAN, Mirasta Denkleştirme ve Tenkis Davaları, s.197). Bu kapsamda Yargıtay dava konusu temliki tasarrufların mirasbırakanın ölüm tarihinden evvelki bir yıldan daha önce gerçekleştirildiği hallerde anılan tasarruflar bakımından saklı payı zedeleme kastının varlığının davacı tarafça ispatlanmasının zorunlu olduğunu, davacı tarafından saklı payı zedeleme kastı kanıtlanamadığı takdirde davanın reddi gerektiğini (Y.1.HD. 22.03.2023 T. 2016/3794 E. 2016/3455 K. ; Y.1.HD. 22.03.2016 T. 2016/3794 E. 2016/3455 K. ; YHGK. 07.07.2010 T. 2010/360 E. 2010/372 K.), tapuda gösterilen bedel ile rayiç bedel arasındaki farkın açık olmasının muris muvazaasının başlıca kanıtı sayılamayacağını, temlikin mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla yapıldığının ispatı gerektiğini (YHGK. 02.11.1983 T. 1980/1-3353 E. 1983/1057 K. Y.1.HD. 06.07.1992 T. 1992/5278 E. 9098 K.), murisin vefatından 1 yıl önce yapılan devirlerde saklı payı ihlal kastının araştırılmasının TMK.m.565 kapsamında zorunlu olduğunu, dava konusu temliki tasarrufların mirasbırakanın ölüm tarihinden evvelki bir yıldan daha önce gerçekleştirilmesi halinde saklı payı zedeleme kastının varlığının davacı tarafça ispatlanması gerektiğini vurgulamaktadır (Y.1.HD. 22.03.2016 T. 2016/3794 E. 2016/3455 K. ; Y. 1.HD. 11.02.2016 T. 2015/17910 E. 2016/1527 K. ; Y.2.HD. 15.04.2009 T. 2009/969 E. 2009/7221 K. ; Y.2.HD. 14.05.2002 T. 2002/3532 E. 2002/6527 K. ; Y.2.HD. 02.03.2004 T. 2004/1613 E. 2004/2569 K. ; Y.2.HD. 14.06.2004 T. 2004/6829 E. 2004/7743 K. ; Y.2.HD. 02.10.2006 T. 2006/5621 E. 2006/12876 K. ; Y.2.HD. 04.10.2006 T. 2006/5371 E. 2006/13133 K. ; Y.2.HD. 06.12.2005 T. 2005/19483 E. 2005/17034 K. ; YHGK. 15.06.2008 T. 2008/2-442 E. 2008/458 K. ; Y.2.HD. 18.03.2008 T. 10808-3610).
SONUÇ OLARAK; TMK.m.565/4 kapsamında tenkisin uygulanabilmesi için, objektif ve sübjektif koşulların birlikte gerçekleşmesi gerekir. Burada bahsi geçen objektif koşul, mirasbırakanca yapılan kazandırmanın saklı payı ihlal etmesi olup, bu koşul ilk koşuldur. Diğer koşul olan sübjektif koşul ise mirasbırakanın bu kazandırmayı saklı paya dokunmak, saklı payı zedelemek amacıyla yapmış olması yani saklı payları etkisiz kılmak amacıyla yapılmış olmasıdır. Murisin saklı payları zedeleme kastının bulunup bulunmadığının objektif (nesnel) ve sübjektif (öznel) unsurlar dikkate alınarak belirlenmesinde ispat yükü ise TMK.m.6 gereği davacıya aittir. Buna göre tenkis davalarında davacı, saklı paylı mirasçı olduğunu, saklı payının ihlal edildiğini ve saklı payına el atıldığını ispatlamak zorundadır. Sağlararası kazandırmalarda da aynı şekilde davacının, saklı payının hangi hukuki işlemle ihlal edildiğini ve yapılan işlemin varlığı yanında tenkise tabi olduğunu ispat etmesi zorunludur.