Av.Ali Mert Karakılçık
Yargıtay 14.Hukuk Dairesinin 18.03.2019 Tarihli 2016/8291 E. 2019/2396 K.sayılı kararında da vurgulandığı üzere Tük Medeni Kanunu’nun 640/3.maddesi kapsamında miras ortaklığına atanan tereke temsilcisi, özel kayyım niteliğinde olup TMK’nin 431.maddesi uyarınca vasi tayinindeki usul/mevzuat, kayyım (mümessil) için de uygulanır (Aynı yönde Y.14.HD. 03.03.2016 T. 2015/14553 E. 2016/2690 K. ; Y.14.HD. 19.10.2016 T. 2016/2178 E. 2016/8543 K.). Nitekim Türk Medeni Kanununun 431/1.maddesinde; “Vasinin atanması usulüne ilişkin kurallar, kayyım ve yasal danışmanın atanmasında da uygulanır.” şeklinde düzenleme mevcuttur. Dolayısıyla TMK’nin 422/2-3.maddesinde yer alan “…İlgili olan herkes, vasinin atandığını öğrendiği günden başlayarak on gün içinde atamanın kanuna aykırı olduğunu ileri sürebilir. Vesayet makamı, vasilikten kaçınma veya itiraz sebebini yerinde görürse yeni bir vasi atar; yerinde görmediği takdirde, bu konudaki görüşü ile birlikte gerekli kararı vermek üzere durumu denetim makamına bildirir.” düzenlemesi kapsamında vasinin sıfatına karşı yapılan itirazlar ve vasinin ileri sürdüğü kaçınma sebeplerini (özürleri) inceleme göreviyle ilgili yasal hükümlerin tereke temsilcisine yapılan itirazın ya da kaçınma sebeplerinin incelenmesinde de gözetilmesi zorunludur. Vesayet makamının itirazı reddetmesi halinde itirazı denetim makamının incelemesi gerekir. O halde TMK’nin 422.maddesi uyarınca tereke temsilcisinin ileri sürdüğü kaçınma sebeplerini inceleme görevi öncelikle sulh hukuk mahkemesine, onun kabul etmemesi halinde denetim makamı olan asliye hukuk mahkemesine aittir (TMK m. 397). Bu kural Yargıtay’ın çok sayıda kararına yansımıştır;
Yargıtay 14.Hukuk Dairesi’nin 26.1.2016 Tarihli 2015/8301 Esas 2016/974 Karar sayılı kararı; “…TMK, velayet, vesayet ve miras hükümlerinin uygulanmasına dair tüzüğün 54. maddesi hükmüne göre birden çok mirasçı bulunması halinde mirasın geçmesiyle birlikte paylaşmaya kadar mirasçılar arasında terekedeki bütün hak ve borçları kapsayan bir ortaklık meydana gelir. Mirasçılardan birinin istemi üzerine mahkemece miras ortaklığına paylaşmaya kadar bir temsilci atanır. Terekedeki mallar alacaklar ve borçlar miras ortaklığı temsilcisi tarafından tutulan deftere göre belirlenerek temsilcinin yönetimine verilir. Tereke temsilcisi özel kayyım niteliğindedir. Temsilcinin sıfatına karşı yapılan itirazları veya temsilcinin ileri sürdüğü kaçınma sebeplerini inceleme görevi öncelikle vesayet makamına onun kabul etmemesi halinde denetim makamına aittir. Tereke temsilcisinin kişiliğine yönelik denetim makamınca verilen kararlar kesindir. Miras ortaklığına temsilci atanan kişinin görevi taksime kadar tereke ile ilgili bütün işlerde, temsil görevini yerine getirmektir. Onun için miras ortaklığına atanacak temsilcinin görev ve yetkisini terekenin tümünü kapsayacağı gözönünde tutulmadan görevlerin de sınırlama getirilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu sebeple bozulması gerekmiştir.”
Yargıtay 14.Hukuk Dairesi’nin 06.03.2019 Tarihli 2016/7571 Esas 2019/2049 Karar sayılı kararı; “…Dava atanmış bulunan tereke temsilcisinin değiştirilmesi isteğine ilişkindir. Miras ortaklığı temsilcisi ( TMK. madde 640) özel kayyım niteliğindedir. Türk Medeni Kanununun 431. maddesi uyarınca vasi tayininde usul kayyım (mümessil) içinde uygulanır. Türk Medeni Kanununun 422. maddesi gereğince vasinin sıfatına karşı yapılan itirazlar ve vasinin ileri sürdüğü kaçınma sebeplerini (özürleri) inceleme görevi ile ilgili yasal hükümlerin mümessile yapılan itirazın ya da kaçınma sebeplerinin inclenmesinde de gözetilmesi zorunludur. Türk Medeni Kanununun 422. maddesi uyarınca tereke temsilcisinin ileri sürdüğü kaçınma sebeplerini inceleme görevi öncelikle vesayet makamı olan sulh mahkemesine, onun kabul etmemesi halinde denetim makamı olan asliye mahkemesine aittir (TMK. madde 397). Öte yandan Türk Medeni Kanununun 483. maddesinde vasinin görevden alınması düzenlenmiş olup; bu hüküm tereke temsilcisi hakkında da uygulanacaktır. Türk Medeni Kanununun 488. maddesinde vesayet makamı kararlarına karşı on gün içerisinde denetim makamına itiraz edilebileceği hükme bağlanmıştır. Öyle ise yeni atanan tereke temsilcisinin şahsına yapılan itirazların öncelikle vesayet makamı tarafından incelenmesi, vesayet makamı tarafından kabul edilmemesi halinde bu hususun ve eski tereke temsilcisinin görevden alınmasına ilişkin itirazların denetim makamınca incelenmesi gerekir. Dilekçenin açıklanan kurallar çerçevesinde değerlendirilip gereği yapılmak ve neticede denetim makamı tarafından bu konuda kesin bir karar verilmek üzere dosyanın mahalline geri çevrilmesine karar verilmesi gerekmiştir.”
Yargıtay 14.Hukuk Dairesinin 11.02.2019 Tarihli 2016/6640 Esas 2019/1082 Karar sayılı kararında; “…Mirasçı …’ın tereke temsilcisi …’in şahsına yönelik temyiz itirazının incelenmesine gelince; miras ortaklığı temsilcisi (TMK m. 640) özel kayyım niteliğindedir. TMK’nin 431. maddesi uyarınca vasi tayinindeki usul kayyım (mümessil) için de uygulanır. TMK’nin 422. maddesi gereğince vasinin sıfatına karşı yapılan itirazlar ve vasinin ileri sürdüğü kaçınma sebeplerini (özürleri) inceleme göreviyle ilgili yasal hükümlerin mümessile yapılan itirazın ya da kaçınma sebeplerinin incelenmesinde de gözetilmesi zorunludur. Vesayet makamının itirazı reddetmesi halinde itirazı denetim makamının incelemesi gerekir. TMK’nin 422. maddesi uyarınca tereke temsilcisinin ileri sürdüğü kaçınma sebeplerini inceleme görevi öncelikle vesayet makamı olan sulh hukuk mahkemesine, onun kabul etmemesi halinde denetim makamı olan asliye hukuk mahkemesine aittir (TMK m. 397). Bu nedenlerle miras ortaklığı temsilcisinin şahsına yönelik itiraza ilişkin dilekçenin görev yönünden reddiyle yukarıda değinilen kanun maddelerindeki emredici kurallar çerçevesinde değerlendirilip gereği yapılmak üzere dilekçenin görev yönünden reddine, dosyanın mahalline iadesine karar verilmesi gerekmiştir. Ayrıca; Sulh hakiminin tedbir olarak terekeyi tespit edip, defterini tutması, gereken koruma önlemlerinin alınmasına dair yaptığı muameleler nihai hüküm niteliğinde olmadığından temyizi mümkün değildir. Bu sebeple temyizi kabil olmayan karara karşı temyiz dilekçesinin reddine karar verilmesi gerekmiştir.”
Yargıtay 14.Hukuk Dairesi’nin 2016/8291 Esas 2019/2396 Karar sayılı kararında; “…Dava, TMK’nin 640/3. maddesi uyarınca terekeye temsilci atanması isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulü ile …’un terekesine …’in temsilci olarak atanmasına karar verilmiştir.
Hüküm, temsilcinin şahsına yönelik olarak temyiz edilmiştir.
Davalı … şahsına yönelik temyiz itirazının incelenmesine gelince; miras ortaklığı temsilcisi (TMK m. 640) özel kayyım niteliğindedir. TMK’nin 431. maddesi uyarınca vasi tayinindeki usul kayyım (mümessil) için de uygulanır. TMK’nin 422. maddesi gereğince vasinin sıfatına karşı yapılan itirazlar ve vasinin ileri sürdüğü kaçınma sebeplerini (özürleri) inceleme göreviyle ilgili yasal hükümlerin mümessile yapılan itirazın ya da kaçınma sebeplerinin incelenmesinde de gözetilmesi zorunludur. Vesayet makamının itirazı reddetmesi halinde itirazı denetim makamının incelemesi gerekir. TMK’nin 422. maddesi uyarınca tereke temsilcisinin ileri sürdüğü kaçınma sebeplerini inceleme görevi öncelikle vesayet makamı olan sulh hukuk mahkemesine, onun kabul etmemesi halinde denetim makamı olan asliye hukuk mahkemesine aittir (TMK m. 397). Bu nedenlerle miras ortaklığı temsilcisinin şahsına yönelik itiraza ilişkin dilekçenin görev yönünden reddiyle yukarıda değinilen kanun maddelerindeki emredici kurallar çerçevesinde değerlendirilip gereği yapılmak üzere dilekçenin görev yönünden reddine, dosyanın mahalline iadesine karar verilmesi gerekmiştir.”