LİMİTED ŞİRKET MÜDÜRLERİNİN HAKLI SEBEPLE AZLİ DAVALARINDA HUSUMET (TTK.m.630/2-3)

Avukat Ali Mert KARAKILÇIK

TTK.m.630/2 kapsamında limited şirket müdürlerinin azli davasında husumet yalnızca azli istenen müdürlere yöneltilir (Doç.Dr.Birgül SOPACI ÖZTUNA, Limited Şirketlerde Müdür, s.210). Bu davanın şirket müdürleriyle birlikte şirket tüzel kişiliğine yöneltilmesine gerek yoktur (Dr.Çağlar Doğu ARAS, Şirketler Hukuku Şerhi, s.4810). Eş söylemle müdürün azli davasında husumet yalnızca görevden alınması istenen müdüre yöneltilmelidir (Prof.Dr.Ersin ÇAMOĞLU, Limited Ortaklıklar Hukukunun Temel İlkeleri, İstanbul 2020, s.177). Yargıtay uygulamasında da bu husus yerleşik içtihat halini almıştır (Yargıtay 11.Hd. 04.03.2002 T. 9420 E. 1762 K. ; Yargıtay 11.Hd. 20.09.2004 T. 13971 E. 8414 K. ; Yargıtay 11.Hd. 25.03.2002 T. 10398 E. 2664 K. ; Yargıtay 11.Hd. 15.01.2018 T. 2016/6365 E. 2018/236 K.).

Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 19.04.2021 Tarihli 2020/5947 Esas 2021/3810 Karar sayılı kararında da aynı husus vurgulanmıştır; “…davalı tüzel kişi şirkete yönelik dava bakımından, limited şirketin ortaklarına ait idare ve temsil yetkilerinin kaldırılması istemli olarak açılan davalarda husumetin idare ve temsil yetkisinin kaldırılması istenen ortağa yöneltilmesinin gerekli ve yeterli olduğu, ayrıca limited ortaklığa husumet yöneltilemeyeceği ve bu davalı yönünden davanın reddinin gerektiği gerekçesiyle, davalı … hakkında verilen kararın kesinleşmesi nedeniyle bu davalı hakkında belirtilen taleple ilgili yeniden hüküm kurulmasına yer olmadığına, davalı … – … Hizmetleri Limited Şirketi hakkında açılan davanın husumet nedeniyle reddine karar verilmiştir. Karar, davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalılar vekilinin bütün temyiz itirazları yerinde değildir.”

Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 10.04.2019 Tarihli 2017/3474 Esas 2019/2805 Karar sayılı kararı; “…Şirket müdürünün azli davalarında husumetin azli istenen müdüre yöneltilmesi gerekli ve yeterli olup, ayrıca limited şirketin dava edilmesi zorunlu değildir. Bu durum karşısında, davalı şirket hakkındaki davanın husumet yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davalı şirket aleyhine hüküm kurulması doğru olmamış, …”

Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 29.04.2019 Tarihli 2018/1597 Esas 2019/3235 Karar sayılı kararı; “…şirket müdürünün azli davalarında husumetin, azli istenen müdüre yöneltilmesi gerekli ve yeterli olup, ayrıca limited şirketin dava edilmesi zorunlu değildir.”

Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 20.02.2018 Tarihli 2016/8014 Esas 2018/1246 Karar sayılı kararında; “…TTK’nin 630/2 maddesi ve Dairemizin yerleşmiş kararlarında da benimsendiği üzere (11. H.D 25.03.2002 tarih 10398/2664 Sayılı kararı), haklı sebeple azil davasında husumetin azli istenen müdüre yöneltilmesi gerekli ve yeterlidir. Bu sebeple davanın esasına girilerek karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş hükmün bozulması gerekmiştir.” (Aynı yönde Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 25.03.2002 Tarihli 2001/10398 Esas 2002/2664 Karar ; Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 11.12.2019 Tarihli 2019/1420 Esas 2019/8072 Karar ; Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 03.12.2019 Tarihli 2018/3184 Esas 2019/7750 Karar).

TTK.m.630/2’ye göre ortakların haklı sebeplerin varlığı halinde limited şirket müdürlerinin azli için mahkemeye başvurabilmesi için dava açılışı öncesinde şirket genel kuruluna başvuruda bulunma zorunluluğu da yoktur (Prof.Dr.Oruç Hami ŞENER, Limited Ortaklıklara İlişkin Emsal Yargıtay Kararlarının Değerlendirilmesi, s.448). Eş söylemle ortağın bu hakkı kullanması herhangi bir koşula bağlanmamış olup ortağın dava açmadan önce müdürlerin yetkilerinin sınırlandırılması ya da kaldırılması için genel kurul nezdinde bir girişimde bulunmasına gerek yoktur. Bu hususta doktrinde görüş birliği bulunmaktadır (Doç.Dr.Birgül SOPACI ÖZTUNA, Limited Şirketlerde Müdür, s.205). Aksi düşünce kanunda yer almayan bir şartla ortağın mutlak hakkının kullanılmasının zorlaştırılması anlamına gelir ki buna onay verilmesi olanaksızdır (Prof. Dr.Oruç Hami Şener, Limited Ortaklıklar Hukuku, s.779). Yargıtay uygulamasında da aynı görüş hakimdir.

Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 18.09.2013 Tarihli 2013/11156 Esas 2013/15964 Karar sayılı kararı; “…Dava, şirket müdürünün temsil yetkisinin ihtiyati tedbir yoluyla kaldırılması istemine dair olup, mahkemece öncelikle şirket ortaklar kuruluna başvurulmadan böyle bir karar verilmesi mümkün olmadığı gerekçesiyle istemin reddine karar verilmiştir. Ancak, 6102 Sayılı T.T.K.nın 630/2 maddesi gereğince şirket müdürünün temsil yetkisinin sınırlandırılması isteminde bulunulabilmesi için ORTAĞIN, ORTAKLAR KURULUNDAN TALEPTE BULUNMA YOLUNUN TÜKETİLMİŞ OLMASI ZORUNLULUĞU BULUNMAMAKTADIR. (Prof. Dr. Ü. Tekinalp, Sermaye Ortaklıklarının Yeni Hukuku, İstanbul 2013, Sayfa 525) Bu itibarla, istemle ilgili diğer yasal koşulların bulunup bulunmadığını değerlendirmek suretiyle sonucuna göre karar vermek gerekirken salt açıklanan gerekçeyle istemin reddi doğru görülmemiş, hükmün bu sebeple davacılar yararına bozulması gerekmiştir.” (Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 06.10.2015 Tarihli 2015/3070 Esas 2015/9972 Karar).

SONUÇ OLARAK; TTK.m.630/2 kapsamında limited şirket müdürlerinin azli davasında husumet yalnızca azli istenen müdürlere yöneltilir. Bu davanın şirket müdürleriyle birlikte şirket tüzel kişiliğine yöneltilmesine gerek yoktur. Eş söylemle müdürün azli davasında husumet yalnızca görevden alınması istenen müdüre yöneltilmelidir. Yargıtay uygulamasında da bu husus yerleşik içtihat halini almıştır.