YARGITAY KARARLARI IŞIĞINDA LİMİTED ŞİRKET GENEL KURULLARINDA ALINAN İBRA KARARININ İPTALİ DAVASI

Avukat Ali Mert Karakılçık

Yargıtay uygulaması ve doktrinde ifade edildiği üzere sermaye şirketlerinde genel kurulun ibra kararını almasıyla ibra tüm hüküm ve sonuçlarını doğurur. Ve hatta ibra kararına karşı olumlu oy kullanmayan pay sahiplerinin TTK.m.558/2’ye göre 6 aylık sorumluluk davası açma süresi de ibra tarihinden itibaren işlemeye başlar (Dr.Gizlem TURAN, Anonim Şirketler Hukukunda İbra, İstanbul 2023, s.33). Bu kapsamda ister örtülü olsun ister açık ibra olsun, genel kurul tarafından ibra kararı ortaklık sözleşmesinde daha da ağırlaştırılmış yetersayılar öngörülmedikçe TTK.m.620’de öngörülen olağan yetersayılarla alınır. Çünkü TTK.m.621’de ibra kararı önemli kararlar arasında sayılmamıştır (Prof.Dr.Oruç Hami Şener, Limited Ortaklıklar Hukuku, Ankara 2017, s.805). Bu çerçevede limited ortaklık özellikle TTK.m.622 gereğince limited ortaklıklara da uygulanacak olan TTK.m.446/1-b düzenlemesi gereğince müdürlerin ibra kararında oy kullanımının genel kurul kararının alınmasında etkili olmadığını ispat ederek iptal davasının reddedilmesini sağlayabilir (Prof.Dr.Oruç Hami ŞENER, Limited Ortaklıklara İlişkin Emsal Yargıtay Kararlarının Değerlendirilmesi, Ankara 2024, s.563). Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 10/06/2020 Tarihli 2019/4835 Esas 2020/2737 Karar sayılı kararında da aynı husus vurgulanmıştır; “…Dava, limited şirket genel kurul kararlarının butlan olduğunun tespiti istemine ilişkindir. Bölge Adliye Mahkemesince, yukarıda yazılı gerekçe ile ibraya ilişkin kararın butlan olduğunun tespitine karar verilmiştir. Ancak, 6102 Sayılı TTK’nın limited şirketlerin genel kurul kararlarına ilişkin 620. maddesinde kanun veya şirket sözleşmesinde aksi öngörülmediği takdirde, seçim kararları dâhil, tüm genel kurul kararları, toplantıda temsil edilen oyların salt çoğunluğu ile alınacağı düzenlenmiştir. Şirket esas sözleşmesinde ve Kanun’da ibraya ilişkin kararlarda özel bir nisap öngörülmemiştir. BU DURUMDA İBRAYA İLİŞKİN KARARLARDA DA TOPLANTIYA KATILANLARIN SALT ÇOĞUNLU İLE KARAR ALINMASI YETERLİDİR. Yine aynı Kanun’un genel kurulda oydan yoksunluğu düzenleyen 619. maddesi uyarınca şirket yönetimine katılmış bulunanların ibraya ilişkin kararlarda oy kullanamayacağı düzenlenmiştir. Somut olaya gelindiğinde, şirketin 3 ortaklı olduğu, davacının %50 hisseye, dava dışı …’in %25 hisseye ve dava dışı …’in %25 hisseye sahip ortak olduğu, …’in şirketin müdürü olduğu, uyuşmazlık konusu genel kurulda şirket sermayesinin %50’sinin temsil edildiği ve kararların oybirliği ile alındığı dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Az önce de açıklandığı üzere ibrada müdür olan ortak oy yoksunudur. Bu ç1sebeple müdür olan ortağın oyu, nisabın bulunup bulunmadığı değerlendirilmesinde hesaba katılmaz, BU DURUMDA MÜDÜR OLAN ORTAĞIN OYU HARİÇ TUTULDUĞUNDA %25 HİSSENİN SALT ÇOĞUNLUĞU İLE KARAR ALINMASI GEREKLİ OLUP SOMUT OLAYDA MÜDÜR SIFATI OLMAYAN %25 HİSSEYE SAHİP …’İN OLUMLU OYU İLE İBRA İÇİN GEREKLİ VE YETERLİ OY NİSABININ SAĞLANDIĞI ANLAŞILMAKTADIR. Bu itibarla Bölge Adliye Mahkemesince ibraya ilişkin kararda da yeterli nisabın bulunduğunun kabulüyle bu madde yönünden de DAVANIN REDDİNE KARAR VERİLMESİ GEREKİRKEN yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün davalı yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir.” (Benzer yönde Yargıtay 11.Hd. 07/04/2021 T. 2020/2345 E. 2021/3425 K.).

Yargıtay içtihatları gereği ibra kararı tek başına uygulanabilir bir karar niteliğinde olmadığından ve bu karar yalnızca sorumluluk davasının dayanağı niteliği taşıdığından, ibra edilmeyen yönetim kurulu üyeleri hakkında sorumluluk davası açılmadıkça ibra kararı tek başına iptal davasının konusu olamaz. Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 11/06/2015 Tarihli 2015/747 Esas 2015/8180 Karar sayılı kararında da aynı husus vurgulanmıştır; “…Dava, davalı anonim şirketin yönetim kurulu üyesi olan davacı hakkında 12.10.2011 tarihli genel kurul toplantısında alınan ibra edilmeme kararının hükümsüzlüğünün tespiti ile hükmen ibra istemine ilişkin olup mahkemece davanın reddine karar verilmiştir. Dava konusu genel kurulun 4.maddesinde, yönetim kurulu üyelerinin ayrı ayrı ibraları oylanmış ve diğer yönetim kurulu üyeleri ibra edilmesine rağmen davacı ibra edilmemiştir. Her ne kadar, davacı tarafça işbu genel kurul kararının iptali istenilmiş ise de söz konusu karar henüz uygulanabilir nitelikte bir karar değildir. Zira, böyle bir karara dayanılarak yönetim kurulu üyeleri hakkında sorumluluk davası açılabilmesi mümkün bulunmamaktadır. Bunun için, mülga TTK’nun 341.Maddesi hükmüne göre, genel kurulun dava açılmasına özel olarak karar vermesi gerekmektedir. Bu itibarla, YÖNETİM KURULU ÜYELERİNİN İBRA EDİLMEMELERİNE İLİŞKİN BİR GENEL KURUL KARARININ İPTALİNİ HAKLARINDA SORUMLULUK DAVASI AÇILMASI YOLUNDA ALINMIŞ GENEL KURUL KARARI BULUNMADAN ÖNCEKİ BİR AŞAMADA DAVA EDEBİLMELERİ MÜMKÜN DEĞİLDİR. Zira, yönetim kurulu üyeleri sorumlu olmadıkları iddiasına dayanmaktadırlar, bu husus genel kurul kararlarının iptali davasında değil, şirketin açacağı sorumluluk davası veya bu yola uzun bir zaman zarfında gidilmediği takdirde daha sonra ibra edilmeyenlerin açacağı hükmen ibra davasında karara bağlanmalıdır. Somut olayda, iptali istenen kararlar 12.10.2011 tarihli genel kurulda alınmıştır. Sonraki tarihlerde davacı hakkında sorumluluk davası açılması için karar alındığına ilişkin tarafların bir iddia ve savunması da bulunmamakta olup işbu davada 12.01.2012 tarihinde açılmıştır. O halde, SORUMLULUK KARARI VE DAVASI İÇİN MAKUL BİR SÜRENİN GEÇMESİ BEKLENİLMEDEN ELDEKİ DAVANIN BU AŞAMADA DİNLENİLMESİ MÜMKÜN OLMAYIP yerel mahkeme kararının onanması gerektiğinden davalı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin 02.10.2014 Tarih, 2014/8177-15155 E., K. sayılı bozma ilamının kaldırılarak yerel mahkeme hükmünün onanmasına karar vermek gerekmiştir.”

Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 06/03/2017 Tarihli 2015/13056 Esas 2017/1271 Karar sayılı kararı da aynı yöndedir; “…davalı şirketin 27/08/2014 tarihinde yapılan genel kurulunda davacının hakkında sorumluluk davası açılması yönünde herhangi bir karar alınmadığı, ibra kararının tek başına uygulanabilir bir karar niteliğinde olmadığı ve bu kararın yalnızca sorumluluk davasının dayanağı durumunda olduğu, bu sebeple yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmemelerine dair genel kurul kararlarının iptalinin ancak yönetim kurulu üyeleri hakkında sorumluluk davası açılması ile mümkün olacağı, İBRA EDİLMEYEN YÖNETİM KURULU ÜYELERİ HAKKINDA SORUMLULUK DAVASI AÇILMADIKÇA VE ÖNCEKİ BİR AŞAMADA BÖYLE BİR DAVA AÇMANIN MÜMKÜN OLMADIĞI gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.”

Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 09/05/2016 Tarihli 2015/10277 Esas 2016/5229 Karar sayılı kararı da aynı yöndedir; “…Mahkemece, öncelikle davacı hakkında genel kurulda alınan ibra edilmeme kararına dayanılarak alınmış bir sorumluluk davası açılması kararı ile açılmış bir sorumluluk davası bulunup bulunmadığının araştırılması gerekmektedir. Davacı hakkında açılmış bir sorumluluk davasının mevcut olduğunun belirlenmesi halinde, davacı hakkında verilen ibra edilmeme kararının açılmış sorumluluk davasında değerlendirilecek olması karşısında, DAVACININ BU DAVAYI AÇMAKTA HUKUKİ YARARI BULUNMADIĞININ KABULÜYLE DAVANIN REDDİ GEREKİR. Ancak, davacı hakkında açılmış bir sorumluluk davası bulunmadığının ve makul bir süre geçmesine rağmen bu davanın açılmadığının anlaşılması halinde ise bu davada alınan ibra edilmeme kararının TTK ve ana sözleşme hükümleri gereğince kanun, ana sözleşme hükümleri ve iyi niyet esaslarına aykırı bulunup bulunmadığı yönlerinden tarafların dayandıkları deliller de değerlendirilmek suretiyle ortaya çıkacak sonuca göre davacının istemi hakkında bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayalı olarak yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.”

Bu çerçevede genel kurulda hakkında ibra edilmeme kararı alınan şirket müdürü, şirket tüzel kişiliğini hasım göstermek suretiyle ibra davası açabilir. Ancak Yargıtay ibra davası bakımından son dönemde verdiği bir kararında, hükmen ibra davası açılabilmesi için, sorumluluk davasının açılabileceği makul bir sürenin geçmesi gerektiğini, böyle bir süre geçmeden, örneğin ibra etmeme kararından iki ay sonra açılacak bir ibra davasının zamansız açılması nedeniyle dinlenemeyeceğini içtihat etmiştir (Prof.Dr.Oruç Hami Şener, Limited Ortaklıklar Hukuku, s.809). Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 10/06/2015 Tarihli 2015/2459 Esas 2015/8041 Karar sayılı kararında da aynı hususlar vurgulanmıştır; “…Dava, genel kurul toplantısında ibra edilmemeleri yönünde karar alınan yönetim kurulu üyeleri olan davacıların, söz konusu genel kurul kararının iptali ve hükmen ibra edilmeleri istemlerine ilişkin olup, davacıların ibra edilmediği genel kurul toplantısının 28/12/2012 tarihinde yapıldığı, davanın ise 26/02/2013 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır. HÜKMEN İBRA DAVASI AÇILABİLMESİ İÇİN SORUMLULUK DAVASININ AÇILABİLECEĞİ MAKUL BİR SÜRENİN GEÇMESİ GEREKLİ OLMAKLA BİRLİKTE, DAVANIN ZAMANSIZ OLARAK AÇILDIĞI DOLAYISIYLA BU AŞAMADA DİNLENİLEMEYECEĞİ KUŞKUSUZ OLUP, mahkemece davacıların hükmen ibra edilme istemlerinin açıklanan gerekçelerle reddi gerekirken, yukarıda yazılı gerekçelerle reddi yerinde değil ise de, sonucu itibariyle doğru olan hükmün onanmasına karar vermek gerekmiştir.” (Benzer yönde Yargıtay 11.Hd. 10/02/2005 T. 305/1018).

Tüm bu hususlarla birlikte Limited şirketlerde ortaklığa karşı ibra davası açan müdürler, kusursuz bir yönetim gerçekleştirdiklerini, ibra edilmemelerini haklı gösteren bir durum bulunmadığını ve dolayısıyla kendilerine karşı açılabilecek bir tazminat davasına yer olmadığını ispat külfeti altındadır (Prof.Dr.Oruç Hami Şener, Limited Ortaklıklar Hukuku, s.809). Diğer bir deyişle ibra talebi için yönetim kurulu üyelerinin kusurlarının bulunmaması gerekir. Şirketin zararı bulunmasa dahi ibra talebi için yönetim kurulu üyelerinin kusursuz olmaları şarttır (Dr.Gizlem TURAN, Anonim Şirketler Hukukunda İbra, s.315). Yani ibra davalarında davacı pay sahipleri, kusursuz olduklarını, görevlerini yerine getirdiklerini, görevlerini yerine getirirken tedbirli bir yöneticinin özeniyle hareket ettiklerini, ibra etmeme kararının haklı bir sebebinin bulunmadığını ve kendilerine tazminat davası açılmayacağını kanıtlama yükümlülüğü altındadır (Dr.Gizlem TURAN, Anonim Şirketler Hukukunda İbra, İstanbul 2023, s.315).

SONUÇ OLARAK; sermaye şirketlerinde genel kurulun ibra kararını almasıyla ibra tüm hüküm ve sonuçlarını doğurur. Bu kapsamda ister örtülü olsun ister açık ibra olsun, genel kurul tarafından ibra kararı ortaklık sözleşmesinde daha da ağırlaştırılmış yetersayılar öngörülmedikçe TTK.m.620’de öngörülen olağan yetersayılarla alınır. Çünkü TTK.m.621’de ibra kararı önemli kararlar arasında sayılmamıştır. Yargıtay içtihatları gereği ibra kararı tek başına uygulanabilir bir karar niteliğinde olmadığından ve bu karar yalnızca sorumluluk davasının dayanağı niteliği taşıdığından, ibra edilmeyen yönetim kurulu üyeleri hakkında sorumluluk davası açılmadıkça ibra kararı tek başına iptal davasının konusu olamaz. Bu çerçevede genel kurulda hakkında ibra edilmeme kararı alınan şirket müdürü, şirket tüzel kişiliğini hasım göstermek suretiyle ibra davası açabilir. Ancak Yargıtay ibra davası bakımından son dönemde verdiği bir kararında, hükmen ibra davası açılabilmesi için, sorumluluk davasının açılabileceği makul bir sürenin geçmesi gerektiğini, böyle bir süre geçmeden, örneğin ibra etmeme kararından iki ay sonra açılacak bir ibra davasının zamansız açılması nedeniyle dinlenemeyeceğini içtihat etmiştir.