Avukat Ali Mert Karakılçık
Doktrinde ifade edildiği üzere mirasbırakanın, serbestçe dönme hakkını saklı tutmaksızın, ölümünden bir yıldan daha önce yapmış olduğu sağlararası bağışlamalar tenkise tabi tutulamaz. Aynı şekilde, TBK.m.285/3’e göre, ahlaki bir ödevin yerine getirilmesi için verilen para ve diğer malvarlığı değerleri de bağışlama sayılmadığından, bunların da bağışlama olarak tenkisi mümkün değildir. Zira burada mirasbırakan, ahlaki de olsa kendisini borçlu hissetmekte ve bu sebeple bir edimde bulunmaktadır (Prof.Dr.Fikret EREN – Doç.Dr.İpek YÜCER AKTÜRK, Türk Miras Hukuku, 4.Baskı, Ankara 2021, s.348 ; İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi Başkanı Aydın TEKDOĞAN, Mirasta Denkleştirme ve Tenkis Davaları, 1.Baskı, s.187). Bu çerçevede mirasbırakanın minnet duyguları ile hareket ettiğinin anlaşılması, saklı pay kurallarını etkisiz kılmak amacının olmadığının en önemli göstergesidir. Yine mirasbırakana kişisel bakım yapılmış olması, onun minnet duyguları ile hareket ettiğinin önemli bir göstergesidir. Mirasbırakana hastalıkta bakım yapılmış olması hali de onun minnet duyguları ile hareket ettiğinin önemli göstergelerinden biridir (Yargıtay 2.Hukuk Dairesi Başkanı Ömer Uğur GENÇCAN, Miras Hukuku, 3.Baskı, s.590-591).
Bu çerçevede bakıldığında Yargıtay, davalının murise sağladığı bakım ve desteğin yarattığı minnet duygusu dikkate alındığında, satışın gerçek değer üzerinden yapılmamasının mal kaçırma amacıyla hareket edildiği anlamını doğurmayacağını (YHGK. 16.06.2010 T. 2010/1-295 E. 2010/333 K. ; YHGK. 29.04.2009 T. 2009/1-130 E. 2009/1-150 K.), murisin, davalının bakım ve ilgisinin yarattığı minnet duygusuyla taşınmazını davalıya temlik etmesi halinde tenkis talebinin ileri sürülemeyeceğini (Y.1.HD. 2020/2460 E. 2021/1444 K.), davalının annesi olan murise ölünceye kadar bakması, tedavi ettirip bütün giderlerini karşılaması halinde davalı çocuğa ve toruna yapılan bağışlamanın saklı paya tecavüz kastı güdemeyeceğini (Y.16.HD. 08.06.2010 T. 2010/4302 E. 2010/4128 K.), bir kimsenin, kendisine otuz yıl bakan kişiye minnet duygusuyla ve karşı tarafın geçmiş emeğini gözeterek taşınmazını değerinden çok az bedelle vermiş olmasının tenkise imkan vermeyeceğini, çünkü bu davranışla mirasçıların saklı payını gidermek amacı ile hareket edilmediğini, aksine sağlığında minnet borcunu yerine getirme gayesi güdüldüğünü, onun için gerçek değerle satış bedeli arasındaki farkın, saklı payı ihlal kastı açısından objektif delil sayılmayacağını (Y.2.HD. 07.02.1977 T. 1977/579 E. 1977/942 K.), yapılan bağışın saklı payı zedeleme kastıyla yapıldığının ispat edilememesi halinde tenkis davasının reddi gerektiğini (Y.2.HD. 22.1.2009 T. 2007/15457 E. 2009/331 K. ; Y.2.HD. 13.01.2009 T. 2008/18842 E. 2009/21 K. ; Y.2.HD. 12.03.2002 T. 2001/13156 E. 2002/3383 K. ; Y.2.HD. 13.1.2009 T. 2008/18842 E. 2009/21 K. ; Y.2.HD. 11.8.2008 T. 18078-14933), bağışın minnet duygusuyla yapıldığının tanık deliliyle ispatlanabileceğini vurgulamaktadır (Y.2.HD. 22.5.2006 T. 1152-7985 ; Y.2.HD. 14.6.2000 T. 6043-7990 ; Y.2.HD. 16.2.2004 T. 839-1717 ; Y.1.HD. 29.01.2018 T. 2015/7330 E. 2018/520 K.).
Bu yönleriyle bakıldığında murisin kazandırmayı yaptığı andaki iradesinin tespiti önem arz etmektedir. Bu çerçevede Yargıtay uygulaması ve doktrinde ifade edildiği üzere tenkis davalarında tenkis talebinin dinlenebilmesi için mirasbırakanın tasarruf anında saklı pay kurallarını etkisiz kılmak amacıyla hareket etmesi şarttır. Bu nedenle, uyuşmazlığın sağlıklı ve adil bir çözüme kavuşturulması, davalılara yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir anlatımla mirasbırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak şekilde ortaya konulması gerekir (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi Başkanı Aydın TEKDOĞAN, Mirasta Denkleştirme ve Tenkis Davaları, 1.Baskı, s.193-194). Bu husus mirasbırakanın iç dünyası ile ilgili olduğundan, tespiti oldukça zordur. Ancak, bu konuda mirasbırakanın arzularının açığa vuruluş biçimi, yaşam tarzı, kendi mirasçıları ve yararlandırmayı amaçladığı kişi veya kişilerle olan özel ilişkileri ile objektif ve sübjektif olguların sağlıklı bir biçimde yorumlanması sonucu mirasbırakanın gerçek amacı tespit edilebilir (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi Başkanı Aydın TEKDOĞAN, Mirasta Denkleştirme ve Tenkis Davaları, s.194). Yerleşik Yargıtay içtihatlarına göre mirasbırakanın asıl irade ve amacının tespiti için ise; mirasbırakanca yapılan ve saklı payları ihlal eden işleme ilişkin resmi sözleşme (akit tablosu) merciinden getirtilmeli, işlemin hangi tarihte ve nasıl gerçekleştirildiği açıkça saptanmalı, mirasbırakanın tüm mirasçıları kapsar biçimde ve hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde bir paylaştırma yapmış olup olmadığının tespiti yapılmalıdır (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi Başkanı Aydın TEKDOĞAN, Mirasta Denkleştirme ve Tenkis Davaları, s.194). Bu kapsamda Yargıtay, bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması için bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi gerektiğini, inceleme neticesinde miras bırakanın sağlığında malvarlığının tamamını veya bir kısmını, mirasçıları arasında hoş görüyle karşılanabilecek makul ölçüler içerisinde paylaştırmışsa mirasçısından mal kaçırma iradesinden söz etme olanağı olmadığını sıklıkla vurgulamaktadır (Y.1.HD. 17.10.2011 T. 2011/7019 E. 2011/10389 K.).
İstanbul BAM 2.Hukuk Dairesinin 06.06.2017 Tarihli 2027/634 Esas 2017/670 Karar Sayılı ilamında da murisin mirasçılar arasında adil bir paylaşım yapma niyetinde olması halinde bağışlama işleminin tenkisi şartlarının oluşmayacağını vurgulamaktadır; “…davaya konu muris tarafından sağlığında gerçekleştirilen bağışlama işleminin dönme koşulu içeren şartlı bir bağış olmadığı, ölümünden itibaren son bir yıl içinde yapılmadığı sabit olup, bu durumda TMK’nın 565/b.4 maddesi kapsamında değerlendirme yapılarak tenkise tabi olup olmadığının belirlenmesi gerekmektedir. Bu bağlamda dosya kapsamına göre, özellikle mirasbırakanın noter aracılığı ile alınan beyanı, tanık anlatımları, muris ile davacıların murisi arasındaki ilişkileri, muris tarafından davacıların murisi hakkında açılan dava ve muris ile davacı mirasçılar ile annelerinin aralarında düzenlenen mirasçıların borçlarını ödenmesi ve bu nedenle miras hakkı talebinin bulunulmayacağına ilişkin belge dikkate alındığında mirasbırakanın bağışlama işlemi sırasında saklı payı ihlal etmek kastıyla hareket ettiği, mirasbırakanın kazandırmayla saklı payı ihlal ettiğini bildiği, DAVACI TARAFÇA İSPATLANAMAMIŞTIR. Aksine sunulan delillerden MURİSİN MİRASÇILAR ARASINDA ADİL BİR PAYLAŞTIRMA YAPMAK NİYETİNDE OLDUĞUNU göstermektedir. Dolayısıyla TMK 565/b.4 uyarınca sağlararası bu dava konusu bağışlama işleminin tenkisi şartları somut olayda gerçekleşmediğinden davanın reddi gerekir” şeklinde hüküm tesis edilmiştir.
SONUÇ OLARAK; murisin mirasçılarına devrettiği taşınmazların bir kısmının minnet duygusu ile yapılmış bağışlar olduğunun anlaşılması halinde bu kazandırmaların tenkise tabi tutulması mümkün değildir. Nitekim mirasbırakanın, serbestçe dönme hakkını saklı tutmaksızın, ölümünden bir yıldan daha önce yapmış olduğu sağlararası bağışlamalar tenkise tabi tutulamaz. Bu çerçevede mirasbırakanın minnet duyguları ile hareket ettiğinin anlaşılması, saklı pay kurallarını etkisiz kılmak amacının olmadığının en önemli göstergesidir. Yine mirasbırakana kişisel bakım yapılmış olması, onun minnet duyguları ile hareket ettiğinin önemli bir göstergesidir. Mirasbırakana hastalıkta bakım yapılmış olması hali de onun minnet duyguları ile hareket ettiğinin önemli göstergelerinden biridir.